We have not had a single drop of rain for two weeks.
 - Bizim iki hafta boyunca tek bir damla yağmurumuz olmadı.
Do you have cough drops?
 - Öksürük damlan var mı?
A raindrop splashed on her cheek.
 - Bir yağmur damlası onu yanağına sıçradı.
A trickle of blood ran down his neck.
 - Onun boynundan bir damla kan aktı.
The hunter unexpectedly found fresh blood droplets in the snow.
 - Avcı beklenmedik bir şekilde karda taze kan damlacıkları buldu.
Droplets are falling on my laptop computer.
 - Damlacıklar dizüstü bilgisayarımın üstüne düşüyorlar.
All of a sudden, large drops of rain began falling from the dark sky.
 - Ansızın büyük yağmur damlaları karanlık gökyüzünden düşmeye başladı.
I'd like to buy eye drops.
 - Göz damlası satın almak istiyorum.
The dripping ice cream dirtied his pants.
 - Damlayan dondurma,onun pantolonunu kirletmiş.
Layla noticed blood dripping from the steering wheel of Sami's car.
 - Leyla, Sami'nin arabasının direksiyon simidinden damlayan kanı fark etti.
The dripping ice cream dirtied his pants.
 - Damlayan dondurma,onun pantolonunu kirletmiş.
Please turn off the tap. The dripping gets on my nerves.
 - Lütfen musluğu kapatın. Damlama sinirlerimi bozuyor.
This juice tastes like eye drops. You've tasted eye drops?
 - Bu meyve suyunun tadı göz damlası gibi. Göz damlasının tadına baktın mı?
I should have taken my eye drops with me.
 - Göz damlamı yanımda getirmeliydim.
Drop by drop, the water can conglomerate into a lake.
 - Damlaya damlaya göl olur.
Drop by drop, the lake fills.
 - Damlaya damlaya göl olur.
All of a sudden, large drops of rain began falling from the dark sky.
 - Ansızın büyük yağmur damlaları karanlık gökyüzünden düşmeye başladı.
Drops of water glistened on the leaves of the tree after the brief downpour.
 - Kısa bir sağanaktan sonra su damlaları ağaç yapraklarında parlıyordu