Could we have a table outside?
- Dışarıda bir masaya oturabilir miyiz?
Shall we take this outside?
- Bunu dışarı götürelim mi?
I'm going to go out this afternoon.
- Bu öğleden sonra dışarıya çıkacağım.
I can't go out because I have a lot of homework.
- Dışarıya çıkamam çünkü çok ödevim var.
The outside of the house was very run down.
- Evin dışarısı çok köhneydi.
Sami would never go outside of his house.
- Sami asla evinden dışarı çıkmazdı.
He rushed out of the office.
- O ofisten dışarı fırladı.
Jane offered to take care of our children when we were out.
- Jane biz dışarıda iken bizim çocuklarımıza bakmayı teklif etti.
The sky is clear and the wind is refreshingly cool. It's a perfect day to spend outdoors.
- Gökyüzü açık ve rüzgar ferahlatıcı biçimde serin. Dışarıda geçirmek için harika bir gün.
A person named Jones came while you were out.
- Sen dışarıdayken Jones adında bir kişi geldi.
A young person is waiting for you outside.
- Genç bir adam seni dışarıda bekliyor.
I was obliged to go out yesterday.
- Dün dışarı çıkmak zorunda kaldım.
I would rather stay at home than go out.
- Dışarı çıkmaktansa evde kalmayı tercih ederim.
Sami wanted to kick Layla out.
- Sami, Leyla'yı dışarı atmak istedi.
It's hard to throw things out.
- Eşyaları dışarı atmak zordur.
Tom opened the door to let his dog out.
- Tom, köpeğini dışarı çıkarmak için kapıyı açtı.
Tom wants to take Mary out tomorrow night.
- Tom yarın gece Mary'yi dışarı çıkarmak istiyor.