düzenlenmek

listen to the pronunciation of düzenlenmek
Турецкий язык - Английский Язык
to be arranged; to be prepared
mus. to be arranged
form
go together
düzenle
{f} order

She put her room in order. - O, odasını düzenledi.

We use computers to solve problems and to put information in order. - Biz sorunları çözmek ve bilgiyi düzenlemek için bilgisayarlar kullanırız.

düzenle
timetable
düzenle
{f} sort out
düzenlenme
organization
düzenle
(Bilgisayar) edit

He has some knowledge of editing. - Düzenleme ile ilgili biraz bilgisi var.

How often do you edit your profile? - Ne sıklıkta profil düzenlersin?

düzenle
(Bilgisayar) edit ratings
düzenle
(Bilgisayar) edit in
düzenle
(Bilgisayar) compact
düzenlenme
(Bilgisayar) edited
düzenle
{f} tidy

I am not going out because I have to tidy my room. - Odamı düzenlemek zorunda olduğum için dışarı çıkmayacağım.

düzenle
{f} scheduling
düzenle
arrange

Tom hangs his clothes, then arranges them by color. - Tom elbiselerini asar, sonra onları rengine göre düzenler.

They arranged a meeting. - Onlar bir toplantı düzenlediler.

düzenle
{f} landscaping
düzenle
{f} regularized
düzenle
regulate

Traffic lights are used to regulate traffic. - Trafik ışıkları trafiği düzenlemek için kullanılır.

Many countries try to regulate the birth rate. - Birçok ülke doğum oranını düzenlemeye çalışıyor.

düzenle
{f} regulating

The President needs to sign a law regulating public spending. - Başkanın kamu harcamalarını düzenleyen bir yasayı imzalanması gerekiyor.

düzenle
{f} organized

Their house is organized according to Feng Shui. - Evleri Feng Shui'ye göre düzenlendi.

We organized a project team. - Biz bir proje ekibi düzenledik.

düzenle
regularize
düzenle
organize

I think it's time for me to organize a party. - Sanırım bir parti düzenlememin zamanıdır.

Tom asked Mary to help him organize the party. - Tom Mary'den ona partiyi düzenlemesi için yardım etmesini rica etti.

düzenle
tidy up
düzenle
clear up
düzenle
{f} coordinate
düzenle
{f} organizing

She spends more time organizing than I. - O, düzenlemede benden daha fazla zaman harcar.

düzenle
{f} submitted
düzenle
{f} coordinating
düzenle
clear#up
düzenle
{f} schedule

Tom scheduled a last-minute meeting. - Tom bir son dakika toplantısı düzenledi.

I have to organize my schedule before the end of the month. - Ayın sonundan önce programımı düzenlemek zorundayım.

düzenle
space out
düzenle
coordinated
düzenle
spaceout
düzenle
rhythm
düzenle
redd
düzenle
arranged

I arranged catering for tomorrow's party. - Yarınki parti için yeme içme işini düzenledim.

She arranged the flowers beautifully. - Çiçekleri güzel düzenledi.

kiremit gibi düzenlenmek
imbricate
Турецкий язык - Турецкий язык
Düzenli, düzgün duruma getirilmek
Yapılmak, tertip edilmek
Düzenli, düzgün duruma getirilmek: "Yayın ve propaganda işleri bu yeni hayata göre düzenlenecektir."- Y. Z. Ortaç
düzenlenme
Düzenlenmek işi
düzenlenmek
Избранное