Saat sekizde iş için hazır olacağım.
- At eight o'clock I will be ready for work.
Bugün erkenden hazır olmak için dün eşyalarını topladı.
- She packed yesterday, so as to be ready early today.
Et henüz hazır değil.
- The meat's not ready yet.
Neredeyse gitmeye hazırım.
- I'm about ready to go.
Hazırlıklı bir konuşma yaptım.
- I had a speech ready.
Ne gelirse gelsin hazırlıklı olmalıyız.
- We ought to be ready for whatever comes.
Bu köprünün kullanıma hazır hale gelmesi yıllar sürebilir.
- It could take years before this bridge is ready to use.
Akşam yemeği hazır olmak üzeredir.
- Dinner is almost ready.
Akşam yemeği hazır olmak üzeredir.
- The dinner is almost ready.
Biz henüz tamamen hazır değiliz.
- We're not totally ready yet.
Tamamen toparlandım ve gitmeye hazırım.
- I'm all packed and ready to go.
Çabuk ol! Şimdiye dek hazır olman gerekir.
- Hurry up! You should be ready by now.
Hazır ve istekliyim, Tom.
- I'm ready and willing, Tom.
Sorgulama sırasında, Fadıl herhangi bir soruyu cevaplamaya hazır ve istekli görünüyordu.
- During the interrogation, Fadil appeared to be ready and willing to answer any question.
The seed is ready to sprout.
... We're ready to put it into production. ...
... I've been asked to say it's not ready until 2:00 PM. ...