We moved here separately three years ago.
- Üç yıl önce buraya ayrı ayrı taşındık.
Could you wrap them up separately?
- Onları ayrı ayrı sarar mısınız?
I can't tell Tom and his younger brother apart.
- Tom ve genç erkek kardeşinin ayrı olduğunu söyleyemem.
We've just spent two weeks apart.
- Biz sadece iki haftayı ayrı geçirdik.
This is important enough for separate treatment.
- Bu ayrı bir tedavi için yeterince önemli.
Tom asked me how long my parents had been married before they separated.
- Tom bana ebeveynlerimin ayrılmadan önce ne kadar süredir evli olduklarını sordu.
That's a distinct possibility.
- Bu ayrı bir olasılık.
He advocated abolishing class distinctions.
- O, sınıf ayrımlarının ortadan kaldırılmasını savundu.
Don't put aside such an important detail.
- Bu kadar önemli bir ayrıntıyı kenara koyma.
Don't put aside such an important detail.
- Böyle önemli bir ayrıntıyı kenara koymayın.
This book is divided into four parts.
- Bu kitap dört bölüme ayrılmıştır.
The exam was divided into two parts.
- Sınav iki bölüme ayrıldı.
Sami attended a segregated school.
- Sami ayrılmış bir okula gitti.
The magicians were segregated from the prison population and shot promptly at dawn.
- Sihirbazlar hapishane nüfusundan ayrıldı ve şafak vaktinde vuruldu.
The buses left one after another.
- Otobüsler art arda ayrıldı.
She won't leave the room, because she doesn't want to catch another cold.
- O, başka bir soğuk algınlığına yakalanmak istemediğinden dolayı odadan ayrılmayacak.
No nation can exist completely isolated from others.
- Hiçbir ulus diğerlerinden tamamen ayrılmış olamaz.
Sami spent more and more time apart from his wife.
- Sami karısından ayrı olarak, gittikçe daha fazla zaman geçirdi.
I think we should spend some time apart from each other.
- Birbirimizden ayrı olarak biraz zaman geçirmemiz gerektiğini düşünüyorum.
Could you wrap this separately, please?
- Bunu ayrı olarak sarar mısınız, lütfen?
This question must be discussed separately from that one.
- Sorun ondan ayrı olarak tartışılmalı.