They paid separately.
- Onlar ayrı ayrı ödediler.
We moved here separately three years ago.
- Üç yıl önce buraya ayrı ayrı taşındık.
He lives apart from his parents.
- O, ebeveynlerinden ayrı yaşıyor.
I can't tell Tom and his younger brother apart.
- Tom ve genç erkek kardeşinin ayrı olduğunu söyleyemem.
This is important enough for separate treatment.
- Bu ayrı bir tedavi için yeterince önemli.
We'd like separate checks.
- Biz ayrı hesaplar istiyoruz.
That's an important distinction to make.
- O yapacak önemli bir ayrım.
He advocated abolishing class distinctions.
- O, sınıf ayrımlarının ortadan kaldırılmasını savundu.
Don't put aside such an important detail.
- Böyle önemli bir ayrıntıyı kenara koymayın.
Don't put aside such an important detail.
- Bu kadar önemli bir ayrıntıyı kenara koyma.
This book is divided into four parts.
- Bu kitap dört bölüme ayrılmıştır.
The exam was divided into two parts.
- Sınav iki bölüme ayrıldı.
Sami attended a segregated school.
- Sami ayrılmış bir okula gitti.
The buses in Montgomery were segregated.
- Montgomery'de otobüslerin içinde ırk ayrımcılığı vardı.
There also was another reason.
- Ayrıca başka bir nedeni vardı.
For one thing, I'm penniless; for another, I don't have the time.
- Öncelikle, beş parasızım, ayrıca, zamanım yok.
No nation can exist completely isolated from others.
- Hiçbir ulus diğerlerinden tamamen ayrılmış olamaz.
Sami spent more and more time apart from his wife.
- Sami karısından ayrı olarak, gittikçe daha fazla zaman geçirdi.
I think we should spend some time apart from each other.
- Birbirimizden ayrı olarak biraz zaman geçirmemiz gerektiğini düşünüyorum.
Seat cushions are sold separately.
- Koltuk minderi ayrı olarak satılır.
This question must be discussed separately from that one.
- Sorun ondan ayrı olarak tartışılmalı.