They each paid separately.
- Onların her biri ayrı ayrı ödedi.
We moved here separately three years ago.
- Üç yıl önce buraya ayrı ayrı taşındık.
He lives apart from his parents.
- O, ebeveynlerinden ayrı yaşıyor.
We've just spent two weeks apart.
- Biz sadece iki haftayı ayrı geçirdik.
This is important enough for separate treatment.
- Bu ayrı bir tedavi için yeterince önemli.
Tom asked me how long my parents had been married before they separated.
- Tom bana ebeveynlerimin ayrılmadan önce ne kadar süredir evli olduklarını sordu.
He advocated abolishing class distinctions.
- O, sınıf ayrımlarının ortadan kaldırılmasını savundu.
That's a distinct possibility.
- Bu ayrı bir olasılık.
Don't put aside such an important detail.
- Bu kadar önemli bir ayrıntıyı kenara koyma.
Don't put aside such an important detail.
- Böyle önemli bir ayrıntıyı kenara koymayın.
These specimens are divided into several categories.
- Bu örnekler birkaç kategoriye ayrılır.
This book is divided into four parts.
- Bu kitap dört bölüme ayrılmıştır.
The buses in Montgomery were segregated.
- Otobüsler Montgomery'de ayrıldı.
The magicians were segregated from the prison population and shot promptly at dawn.
- Sihirbazlar hapishane nüfusundan ayrıldı ve şafak vaktinde vuruldu.
The buses left one after another.
- Otobüsler art arda ayrıldı.
The buses left one after another.
- Otobüsler peş peşe ayrıldılar.
No nation can exist completely isolated from others.
- Hiçbir ulus diğerlerinden tamamen ayrılmış olamaz.
Sami spent more and more time apart from his wife.
- Sami karısından ayrı olarak, gittikçe daha fazla zaman geçirdi.
I think we should spend some time apart from each other.
- Birbirimizden ayrı olarak biraz zaman geçirmemiz gerektiğini düşünüyorum.
Batteries are sold separately.
- Piller ayrı olarak satılır.
This question must be discussed separately from that one.
- Sorun ondan ayrı olarak tartışılmalı.