O, nihayet IBM'in başkanı oldu.
- He finally became the president of IBM.
Bu giysiler nihayet kuru.
- These clothes are finally dry.
En sonunda kafa karıştıran labirentten dışarı çıkabildim.
- I finally found my way out of the confusing maze.
Tom en sonunda Mary'yi yeni bir bilgisayar alması için ikna etti.
- Tom finally talked Mary into buying a new computer.
Tom ve Mary nihayet tamamen yalnızdı.
- Tom and Mary were finally completely alone.
Tom sonunda Mary'den bir ders kitabı aldı.
- Tom finally got a text from Mary.
Bir bebek olarak dört ayak üzerinde emekler, sonra iki bacak üstünde yürümeyi öğrenir, sonunda yaşlılıkta bir değneye ihtiyacı olur.
- It crawls on all fours as a baby, then learns to walk on two legs, and finally needs a cane in old age.
Eczane yolun sonunda.
- The drugstore is at the end of this road.
O geçen ayın sonunda Paris'e gitti.
- She left for Paris at the end of last month.
Açlıktan ve yorgunluktan dolayı, köpek sonunda öldü.
- Because of hunger and fatigue, the dog finally died.
Sonunda onu polise teslim etmeye karar verdik.
- We finally decided to give him over to the police.
Son olarak, son gün ne aldınız?
- Finally, What did you buy the last day?
Son olarak, on iki puan Estonya'ya!
- And finally, twelve points to Estonia!
The contest was long, but the Romans finally conquered.