at-one-time

listen to the pronunciation of at-one-time
Английский Язык - Турецкий язык

Определение at-one-time в Английский Язык Турецкий язык словарь

simultaneously
eş zamanlı
simultaneously
eşzamanlı bir şekilde
simultaneously
aynı anda

Tom ve Mary aynı anda cevapladı. - Tom and Mary answered simultaneously.

Birkaç dilde bir kitap yazıyorum ve aynı anda Tatoeba'nın ekranlarında dünyanın dört bir yanına yayınlıyorum. - I am writing a book in several languages, and I simultaneously publish it on Tatoeba's screens all over the world.

at one time
eskiden

Eskiden burada bir ev vardı. - There used to be a house here at one time.

formerly
önceden
formerly
eskiden

O eskiden bir banka memuruydu. - She was formerly a bank clerk.

Eskiden bu kent güzeldi. - Formerly, this city was beautiful.

simultaneously
aynı zamanda

O bir bilim adamı ve aynı zamanda bir müzisyen. - He is a scholar and a musician simultaneously.

simultaneously
birlikte
simultaneously
hep beraber
at one time
bir zamanlar

Bir zamanlar burada bir köprü vardı. - At one time, there was a bridge here.

O ada bir zamanlar Fransa tarafından yönetildi. - That island was governed by France at one time.

formerly
Eskiden, önceden, vaktiyle, evvelce
simultaneously
es zamanlı
formerly
vaktiyle
formerly
z. eskiden
simultaneously
(zarf) aynı anda
Английский Язык - Английский Язык
simultaneously
formerly

At one time, I could walk ten miles in a day, but I can't any longer.

simultaneously; "he took three cookies at a time"
at a previous time; "once he loved her"; "her erstwhile writing"
once, one time before; simultaneously, at the same time
at-one-time

    Видео

    ... Well, I did have 13 cavities at one time. ...
    ... Einstein's theory has to work every single time without exception.  One time Einstein's ...
Избранное