Sadako uykuya dalmadan önce hızlı bir şekilde kağıdı katlamayı denedi.
- Quickly Sadako tried to fold the paper before she fell asleep.
Dün gece yatakta kitap okurken, ışık açıkken uykuya dalmışım.
- While I was reading in bed last night, I fell asleep with the light on.
Uyurken cüzdanımı çaldırdım.
- I had my wallet stolen while I was asleep.
Biz çocuğu mışıl mışıl uyurken bulduk.
- We found the boy sound asleep.
İnsanlar yaşarken uykudadır, öldüklerinde uyanırlar.
- Humans are asleep when they live, they wake up when they die.
Her iki köpek uykuda.
- Both dogs are asleep.
Onun sağ ayağı uyuşmuştu.
- His right leg was asleep.
Onun ayakları uyuşmuştu.
- His feet were asleep.
Tom uyumaktan kendini alamadı.
- Tom couldn't help falling asleep.
Mary çocuğu uyuyana kadar bekliyordu.
- Mary had been waiting till her child fell asleep.
Tom uyuyana kadar beklemem gerekti.
- I had to wait until Tom was asleep.
Bu eserde görünen tüm karakterler tamamen hayal ürünüdürler. Yaşayan ya da ölü gerçek kişilere olan herhangi bir benzerlik sadece rastlantıdır.
- All characters appearing in this work are fictitious. Any resemblance to real persons, living or dead, is purely coincidental.
Ben plana tamamen karşıyım.
- I'm dead against the plan.
Tom eve çok yorgun geldi.
- Tom came home dead tired.
Aniden, ölen annemi düşündüm.
- I suddenly thought of my dead mother.
Uyuşukluk ya da tembellik yedi ölümcül günahtan biridir.
- Sloth or laziness is one of the seven deadly sins.
Araba sürerken uykuya dalmaktan korktum.
- I was afraid I might fall asleep while driving.
Bu fırtınalı yaz gecelerinde uykuya dalmak zordur.
- It's hard to fall asleep on stormy summer nights.
Bakmaya gittiğimde çocuğu derin uykuda buldum.
- When I went to look, I found the boy fast asleep.
Kocam ve kızım derin uykuda.
- My husband and daughter are fast asleep.
Radyo dinlerken uyuya kaldım.
- I fell asleep while listening to the radio.
Sıkıldım, bu yüzden uyuya kaldım.
- I was bored, so I fell asleep.
Tom yarı uyuyor gibi görünüyor.
- Tom looks half asleep.
Eve gittiğimde yarı uyuyordum.
- I was half asleep when I went home.
Bu eserde görünen tüm karakterler tamamen hayal ürünüdürler. Yaşayan ya da ölü gerçek kişilere olan herhangi bir benzerlik sadece rastlantıdır.
- All characters appearing in this work are fictitious. Any resemblance to real persons, living or dead, is purely coincidental.
Tam bir sessizlik vardı.
- There was a dead silence.
Yol bir çıkmaz sokağa geldi.
- The road came to a dead end.
Bu çıkmazdan kurtulmaya çalışmalıyız.
- We must try to break the deadlock.
Louisa sat in the car crying, until her foot fell asleep. She shook her foot violently, afraid the numbness would turn to frostbite.
The baby is sleeping in his crib.
- The baby is asleep in his crib.
Tom did that while I was still sleeping.
- Tom did that while I was still asleep.
Why America (but not Canada) failed to set up a needed synfuels industry.
John Doe, fell asleep 1 January 2001.
He gently lifted the half-asleep child into bed.
When Frere had come down, an hour before, the prisoners were all snugly between their blankets. They were not so now; though, at the first clink of the bolts, they would be back again in their old positions, to all appearances sound asleep.
... THE TEACHER THAT FELL ASLEEP DURING DETENTION ...