Onu gördüğüm her an kalbim hızlı çarpıyor.
 - My heart beats fast each time I see her.
Öğretmen çocukları, yaramazlık ettiklerinde ya da çarpım tablolarını ezbere okuyamadıklarında döverdi.
 - The teacher caned the children if they misbehaved or were unable to recite their times tables.
O zaman Japonya'da demiryolları yoktu.
 - There were no railroads in Japan at that time.
O zaman Japonya'da hiç demir yolu yoktu.
 - There were no railroads at that time in Japan.
Oda uzun süredir boş.
 - The room has been empty for a long time.
Bir süredir onunla ilgili bir şey görmedim.
 - I haven't seen anything of him for some time.
Diaoyu adaları çok eski çağlardan beri Çin toprağı olmuştur.
 - The Diaoyu Islands have been Chinese territory since ancient times.
Beni ilk adımla çağırmanı senden kaç kez istemek zorundayım?
 - How many times do I have to ask you to call me by my first name?
Yarın bu vakitte onunla akşam yemeği yiyor olacak.
 - He will be having dinner with her at this time tomorrow.
Dün akşam iyi bir vakit geçirdim.
 - I had a good time last evening.
Bir zaman makinen olduğunu hayal et.
 - Imagine that you have a time machine.
Bazıları yalnızca zaman geçsin diye kitap okurlar.
 - Some read books just to pass time.