Ben balığı canlı tutacağım.
- I will keep the fish alive.
Onun dün yakaladığı balık hâlâ canlı.
- The fish he caught yesterday is still alive.
Ölü ya da diri, seni hep seveceğim.
- Alive or dead, I'll always love you.
Tom Mary'nin ölü mü ya da diri mi olduğunu bilmiyor.
- Tom doesn't know if Mary is dead or alive.
Doktorlar onun öldüğünü düşünmüştü ama o bugün hâlâ hayatta ve sağlıklı ve bir işi ve bir ailesi var.
- The doctors thought he was dead, but today he is still alive and healthy, and has a job and a family.
Arabanın parçalanması hakkında üzgün olduğunu biliyorum fakat yaralanmadın ve sağ olduğuna şükretmelisin.
- I know you're upset about your car being totaled, but you weren't injured and you should be thankful to be alive.
Annem hâlâ hayatta olsaydı, o zaman bana yardımcı olurdu.
- If my mother had still been alive, she would have helped me at that time.
Onun yardımı olmasa, şu an hayatta olmam.
- If it weren't for her help, I would not be alive now.
Yer yaratıcı genç insanlarla hayat doluydu.
- The place was alive with creative young people.
Ben felçli bir adamın kurtçuklar tarafından canlı canlı yenildiğini duydum.
- I heard that a paralyzed man was eaten alive by maggots.
Leyla, parası için Fadıl'ı canlı canlı yaktı.
- Layla burned Fadil alive for his money.
Hayatta olmak iyidir.
- It's good to be alive.
Tom, hayatta olmak için kesinlikle şanslı.
- Tom certainly is lucky to be alive.
Hayatta kalmak için ne heyecanlı bir zaman.
- What an exciting time to be alive.
Ben tamamen tehlikenin farkındaydım.
- I was fully alive to the danger.
Biz ne olduğunun farkındaydık.
- We were alive to what was going on.
Yaşayan en uzun adam Carl'dır.
- Carl is the tallest man alive.
Filler bugün yaşayan en büyük kara hayvanlarıdır.
- Elephants are the largest land animals alive today.
to keep the fire alive; to keep the affections alive.
The Boyne, for a quarter of a mile, was alive with muskets and green boughs. -- Thomas Babington Macaulay.
Tremblingly alive to nature's laws. -- William Falconer.
Northumberland was the proudest man alive. --Edward Hyde Clarendon.