Onun dün yakaladığı balık hâlâ canlı.
 - The fish he caught yesterday is still alive.
Bazı sebeplerden dolayı geceleri daha canlı hissediyorum.
 - For some reason I feel more alive at night.
Tom Mary'nin ölü mü ya da diri mi olduğunu bilmiyor.
 - Tom doesn't know if Mary is dead or alive.
Onlar onun ölü mü yoksa diri mi olup olmadığını söyleyemedi.
 - They could not tell whether he was dead or alive.
Babamın hâlâ sağ olduğunu düşünmeden edemiyorum.
 - I can't help thinking my father is still alive.
Arabanın parçalanması hakkında üzgün olduğunu biliyorum fakat yaralanmadın ve sağ olduğuna şükretmelisin.
 - I know you're upset about your car being totaled, but you weren't injured and you should be thankful to be alive.
Erkek kardeşlerin her ikisi de hâlâ hayatta.
 - Both brothers are still alive.
Annem hâlâ hayatta olsaydı, o zaman bana yardımcı olurdu.
 - If my mother had still been alive, she would have helped me at that time.
Yer yaratıcı genç insanlarla hayat doluydu.
 - The place was alive with creative young people.
Leyla, parası için Fadıl'ı canlı canlı yaktı.
 - Layla burned Fadil alive for his money.
Sivrisinekler burada gerçekten kötü. Canlı canlı yeniliyorum.
 - The mosquitoes are really bad here. I'm getting eaten alive.
Tom, hayatta olmak için kesinlikle şanslı.
 - Tom certainly is lucky to be alive.
Uyanık olmak hayatta olmaktır.
 - To be awake is to be alive.
Hayatta kalmak için ne heyecanlı bir zaman.
 - What an exciting time to be alive.
Ben tamamen tehlikenin farkındaydım.
 - I was fully alive to the danger.
Biz ne olduğunun farkındaydık.
 - We were alive to what was going on.
Filler bugün yaşayan en büyük kara hayvanlarıdır.
 - Elephants are the largest land animals alive today.
Alman Die Welt gazetesi, Kanada Başbakanı Justin Trudeau'yu  yaşayan en seksi politikacı olarak nitelendirdi.
 - The German newspaper Die Welt has called Canada's Prime Minister, Justin Trudeau, the sexiest politician alive.
to keep the fire alive; to keep the affections alive.
The Boyne, for a quarter of a mile, was alive with muskets and green boughs. -- Thomas Babington Macaulay.
Tremblingly alive to nature's laws. -- William Falconer.
Northumberland was the proudest man alive. --Edward Hyde Clarendon.