Immediate measures are needed.
- Acil önlemler gereklidir.
People called for an immediate invasion of Cuba.
- İnsanlar Küba'nın acil işgali için çağrıda bulundu.
Tom received an urgent message to call his wife.
- Tom karısını araması için acil bir mesaj aldı.
Tom said it was urgent.
- Tom bunun acil olduğunu söyledi.
In case of an emergency, dial 110.
- Acil bir durumda, 110'u çevirin.
This is an emergency.
- Bu acil bir durumdur.
We have something pressing to discuss.
- Tartışacak acil bir şeyimiz var.
Do you have something else more pressing to do?
- Yapmak için daha acil başka bir şeyin var mı?
Our company is going to be left behind too if we don't create an environment in which we can get instant Internet access.
- Acil internet girişi olan bir çevre yaratmazsak, bizim şirketimizde geride kalacak.