Ken sonunda yapmak için yola çıktığı şeyi başardı.
 - Ken finally accomplished what he set out to do.
Tom yapmak için başladığı her şeyi başarabildi.
 - Tom was able to accomplish everything he'd set out to do.
O başladığı şeyi sonuçlandırır.
 - He accomplishes whatever he sets out to do.
Fred başarmak istediği amaçlardan karısına bahsetti.
 - Fred told his wife about the goals that he wanted to accomplish.
Büyük işleri başarmak için sadece hareket etmemeliyiz aynı zamanda hayal kurmalıyız; sadece planlamamalıyız aynı zamanda inanmalıyız.
 - To accomplish great things we must not only act, but also dream; not only plan, but also believe.
Lindbergh'in tek başına sürekli transatlantik uçuşu kayda değer bir başarıydı.
 - Lindbergh's solo nonstop transatlantic flight was a remarkable accomplishment.
On yılımı alsa bile, işi başarmaya kararlıyım.
 - Even if it takes me ten years, I am determined to accomplish the job.
These qualities . . . go to accomplish a perfect woman. - Charles Cowden Clarke.
This that is written must yet be accomplished in me - Luke 22:37.
He had accomplished half a league or more. - William H. Prescott.