Определение a-fight в Английский Язык Турецкий язык словарь
- fight
- dövüşmek
Ortak düşmanı yenmek için birlikte dövüşmek zorunda olduklarını biliyorlardı.
- They knew they must fight together to defeat the common enemy.
Tom seninle dövüşmek zorunda kalmak istemiyor.
- Tom doesn't want to have to fight you.
- fight off
- defetmek
- fight
- kavga etmek
Kavga etmek benim tarzım değildir.
- Fighting isn't my style.
Seninle kavga etmek istemiyorum.
- I don't want to fight you.
- fight
- savaşmak
Theodore Roosevelt ile savaşmak istemem.
- I do not want to fight Theodore Roosevelt.
Düşmanla savaşmak için güçlerini birleştirdiler.
- They combined forces to fight the enemy.
- fight
- dövüş
Keşke onlar dövüşmeyi bıraksalar.
- I wish they would stop fighting.
Onlar dövüşmeyi reddetti.
- They refused to fight.
- fight
- {i} mücâdele
George, son zamanlarda üç saatlik mücadeleden sonra yakaladığı 30 paundluk bir levreği tanımlıyordu.
- George was describing a 30 pound bass he'd caught recently after fighting it for three hours.
Ben sonuna kadar mücadeleye niyet ediyorum.
- I intend on fighting till the end.
- fight
- mücadele
George, son zamanlarda üç saatlik mücadeleden sonra yakaladığı 30 paundluk bir levreği tanımlıyordu.
- George was describing a 30 pound bass he'd caught recently after fighting it for three hours.
Sonuna kadar mücadele edelim.
- Let's fight to the last.
- fight
- kavga
Tom kavgaya karışmak istemiyordu, fakat başka seçeneği yoktu.
- Tom didn't want to get involved in the fight, but he had no choice.
Kavga, birçok tutuklamalarla sonuçlandı.
- The fight resulted in several arrests.
- fight
- {i} uğraşma
- fight
- döğüşmek
Döğüşmekten başka seçeneğimiz yoktu.
- We had no alternative but to fight.
Sizinle döğüşmekten usandım.
- I'm tired of fighting with you.
- fight off
- (Fiili Deyim ) def etmek , püskürtmek
- fight or flight
- savaş ya da kaç
- fire fight
- (Askeri) ateş muharebesi
- begin to fight
- savaş açmak
- fight
- uğraş
- fight
- boğuşmak
- fight
- savaşım
Ben kendi savaşımı veriyorum.
- I fight my own battles.
- fight
- cidal
- fight
- döğüş
Mark Twain tarafından söylenmiş sevdiğim sözlerden biri Döğüşte köpeğin büyüklüğü önemli değil, köpekteki döğüşün büyüklüğü önemlidir.
- One of my favorite quotes by Mark Twain is, It's not the size of the dog in the fight, it's the size of the fight in the dog.
Tom döğüştüğü için okuldan atıldı.
- Tom was expelled from school for fighting.
- fight
- çarpışmak
- fight
- kapışmak
- fight a duel
- düello yapmak
- fight against
- savaşmak
Herkes AIDS'e karşı savaşmak için birleşmelidir.
- Everybody must unite to fight against AIDS.
Bu diğer kadına karşı savaşmak zorundasın.
- You have to fight against this other woman.
- fight against corruption
- yolsuzlukla mücadele
- fight against crime
- (Politika, Siyaset) suçla mücadele
- fight against terrorism
- (Askeri) terörizmle mücadele
- fight each other
- vuruşmak
- fight for
- uğruna savaşmak
- fight like kilkenny cats
- (deyim) kapışmak
- fight something
- savaşmak
- fight with
- uğraşmak
- pillow fight
- yastık savaşı
- sham fight
- danışıklı dövüş
- wage a fight
- savaşmak
- fight
- savaş
Amerikan Donanması savaşmaya hazırdı.
- The American Navy was ready to fight.
Büyük bir savaşçı güç yayar. O ölümüne savaşmak zorunda değildir.
- A great warrior radiates strength. He doesn't have to fight to the death.
- fight
- tartışmak
- fight
- didişmek
- fight
- ile savaşmak
- fight
- kavgacılık ruhu
- fight
- -e karşı savaşım vermek
- fight against time
- zamana karşı yarışmak
- fight off
- püskürtmek
- fight off
- defet
- fight off
- ile mücadele etmek
- fight shy of
- kaçınmak
- fight shy of
- sakınmak
- fight tooth and nail
- canını dişine takarak mücadele etmek
- fight verbally
- ağız kavgası yap
- fire fight
- silahlı kavga
- aerial fight
- havadan mücadele
- bull fight
- boğa mücadele
- cat and dog fight
- kedi köpek kavgası
- fair fight
- Adil bir dövüş
- fight off
- Fight someone/something off: Püskürtmek, yenmek, savmak
- fight against a disease
- hastalıkla mücadele etmek
- fight between members of a family
- Bir ailenin üyeleri arasında kavga
- fight fire with fire
- Ateşe ateşle müdahele etmek
- fight for someone hammer and tongs
- (deyim) Biri için olanca gücüyle mücadele vermek
- fight for something hammer and tongs
- (deyim) Bir şey için olanca gücüyle mücadele vermek
- fight over
- bir şey için kavga etmek
- fight sb
- püskürtmek, yenmek, savmak
- fight something out
- (deyim) Bir şeyin mücadelesini/kavgasını vermek
- have fight
- kavga etmek
- i dont have a dog in this fight
- (deyim) Bu olayda/işte benim bir menfaatim yok
I dont have a dog in this fight.
- parents' fight
- Anne baba kavgası
- proxy fight
- proxy mücadele
- sea fight
- Deniz savaşı
- stage fight
- sahne kavga
- sword fight
- kılıç mücadele
- to engage in a brawl; to fight or quarrel
- bir arbedede girişme; savaşmak ya da kavga
- wage war/a battle/a fight
- (a) savaşmak
- an uphill battle fight
- (deyim) çok zor uğraşı
- an uphill battle fight
- (deyim) zor mücadele
- be spoiling for a fight
- (deyim) kavgaya susamak
- be spoiling for a fight
- (deyim) kavga aramak
- break up the fight
- kavga (edenleri) ayırmak
- break up the fight
- kavga ayırmak
- break up the fight
- kavga edenleri ayırmak
- challenge to fight
- düelloya davet etme
- close fight
- şiddetli çatışma
- close fight
- göğüs göğüse savaş
- cock fight
- horoz dövüşü
- fight
- {f} (fought)
- fight
- {f} savaş vermek
- fight
- muharebe
- fight
- defetmek
- fight
- {f} uğraşmak
- fight
- fight it out mücadele yoluyla hesabını görmek
- fight
- {i} dalaş
- fight
- savaş veya mücadele eğilimi
- fight
- fight off püskürtmek
- fight
- {i} anlaşmazlık
- fight
- {f} mücâdele etmek
Hâlâ mücadele etmek istiyorum.
- I still want to fight.
Artık mücadele etmek istemiyordu.
- She didn't want to fight no more.
- fight
- {i} karşılaşma
- fight
- {i} çekişme
- fight
- {f} savunmak
- fight
- dövüştürmek
- fight a battle
- mücâdele etmek
- fight a battle
- savaşmak
- fight a loosing battle
- (deyim) şartlar karşı olduğu için fazla şansı olmadan çok çalışmak
- fight a losing battle against
- ümitsizce savaşmak
- fight a losing battle against
- akıntıya kürek çekmek
- fight a war
- savaş yapmak
- fight againist organized crime
- örgütlü suçlarla mücadele
- fight against
- karşı savaşmak
Herkes AIDS'e karşı savaşmak için birleşmelidir.
- Everybody must unite to fight against AIDS.
Bu diğer kadına karşı savaşmak zorundasın.
- You have to fight against this other woman.
- fight against aids
- (Politika, Siyaset) aıdsle mücadele
- fight against difficulties
- zorluklarla mücadele etmek
- fight against money laundering
- (Politika, Siyaset) kara para aklamayla mücadele
- fight against racism
- ırkçılıkla mücadele etmek
- fight back
- karşı koymak
Karşı koymak zorundasın.
- You've got to fight back.
Karşı koymak için tereddüt etmeyeceğiz.
- We won't hesitate to fight back.
- fight back
- direnmek
- fight broke out
- çıkan kavga
- fight disease
- hastalıkla mücadele
- fight filter
- ışık filtresi
- fight hand to hand
- (deyim) göğüs göğse çarpışmak
- fight hand to hand
- (deyim) yakın dövüşmek
- fight information region
- (Politika, Siyaset) fir hattı
- fight it out
- (deyim) sonuna kadar mucadele etmek
- fight like cat and dog
- (deyim) kedi köpek gibi dalaşmak
- fight like cats and dogs
- (deyim) kedi köpek gibi dalaşmak
- fight off
- (deyim) fight someone/something off puskurtmek,yenmek,savmak
- fight off the infection
- enfeksiyon gidermek
- fight shy of
- (deyim) fight shy of (doing) sth. bir şeyden kaçınmak
- fight the corruption
- (Ticaret) yolsuzlukla mücadele etmek
- fight to a standstill
- (deyim) yorulana kadar mücadele etmek
- fight to a standstill
- (deyim) tükenene kadar savaşmak
- fight verbally
- ağız kavgası yapmak
- fight way
- yol verme kavgası
- fight windmills
- yeldeğirmenlerine karşı savaşmak
- fight windmills
- don kişotluk yapmak
- fight with stones and rods
- taşlı sopalı kavga
- fight with stones and sticks
- taşlı sopalı kavga
- fire fight
- (Askeri) ATEŞ MUHAREBESİ: Düşman birlikler arasında karşılıklı ateş teatisi. Ateş muharebesi; taarruzun, genellikle, yaklaşma yürüyüşü ve yayılmayı takip eden hücumdan önce gelen safhasıdır
- flight or fight response
- (Pisikoloji, Ruhbilim) kaç-kavga et tepkisi
- free fight
- meydan kavgası
- have a fight
- dövüşmek
- knife fight
- bıçak düellosu
- knife fight
- bıçaklı kavga
- law to fight terrorism
- (Kanun) terörle mücadele yasası
- pick a fight
- kavga çıkarmak
- pillow fight
- yastık kavgası
- prize fight
- ödüllü boks maçı
- put up a fight
- mücadele etmek
- snowball fight
- kartopu savaşı
- spoiling for a fight
- kavgacı
- spoiling for a fight
- kavga arayan
- spoiling for a fight
- kavgaya susamış
- street fight
- (Askeri) sokak muharebesi
- street fight
- (Askeri) sokak çatışması
- take place for an armed fight
- çatışma çıkmak
- the law to fight terrorism
- (Kanun) terörle mücadele yasası
- throw a fight
- maçı satmak
- top fight
- (Sanat) tepe ışığı
- turn into a fight
- kavgaya dönüşmek