-e yakın

listen to the pronunciation of -e yakın
Турецкий язык - Английский Язык

Определение -e yakın в Турецкий язык Английский Язык словарь

-e yakın
next to
-e yakın
near
-e yakın
neighboring on
-e yakın
close to
-e yakın
closed to
-e yakın
contiguous to
-e yakın
closed by
-e yakın
close by
yakın
close

Where is the closest train station? - En yakın tren istasyonu nerede?

My house is close to a bus stop. - Evim otobüs durağına yakın.

yakın
near

Where's the nearest train station? - En yakın tren istasyonu nerede?

After one or two large factories have been built in or near a town, people come to find work, and soon an industrial area begins to develop. - Kasabada veya kasabanın yakınında bir veya iki büyük fabrika kurulduysa, insanlar iş bulmaya gider, ve yakında bir endüstriyel alan büyümeye başlar.

cana yakın
friendly

My boyfriend is smart, handsome, and friendly too. - Erkek arkadaşım akıllı, yakışıklı, ve cana yakındır.

Tom didn't expect Mary to be so friendly. - Tom Mary'nin o kadar cana yakın olacağını ummuyordu.

cana yakın
forthcoming

Tom was very forthcoming. - Tom çok cana yakındı.

yakın
adjacent
yakın
intimate

Tom was intimate with Mary. - Tom'un Mary'yle yakın ilişkisi vardı.

Sami and Layla were having an intimate relationship. - Sami ve Leyla yakın bir ilişki yaşıyorlardı.

yakın
akin
götü yere yakın
shrimp
cana yakın
sympathetic

Mary is more sympathetic to me than Tom is. - Mary bana Tom' dan daha cana yakın geliyor.

cana yakın
amiable
yakın
pending
yakın olmak
impend
yakın
(Hukuk) imminent

We think Tom might be in imminent danger. - Tom'un yakın tehlikede olabileceğini düşünüyoruz.

yakın
immediate

This man is my immediate superior. - Bu adam benim en yakın amirimdir.

Are you in immediate danger? - Sen yakın tehlike içinde misin?

yakın
approximate

This is all very approximate. - Bunun hepsi çok yakın.

Åle, the world's oldest eel, just died. He was approximately 150 years old. - Dünyanın en yaşlı yılan balığı Åle yakın zamanda öldü. Yaklaşık olarak 150 yaşındaydı.

cana yakın
hail fellow well met
en yakın
next
halka yakın
(Hukuk) grassroots
yakın
connected
yakın
connate
yakın
(Biyokimya) proximal
yakın
close to

In retrospect, it may seem obvious that we shouldn't have been burning our trash so close to our house. - Geçmişe bakıldığında, çöplerimizi evlerimize çok yakın yakmamamız gerektiği apaçık ortadadır.

My house is close to a bus stop. - Evim otobüs durağına yakın.

yakın arkadaş
close friend

He is my close friend. - O benim yakın arkadaşım

Tom and Mary were close friends. - Tom ve Mary yakın arkadaşlardı.

yakın zamanda
newly
yakın çekim
close up
yakın
familiar

I wouldn't permit such familiarity. - Ben böyle yakınlığa izin vermezdim.

Layla grew up in Arabia and was very familiar with camels. - Leyla, Arabistan'da büyüdü ve develerle çok yakındı.

birbirine yakın
close
birbirine yakın bulunma
juxtaposition
birbirine yakın koyma
juxtaposition
birbirine yakın koymak
juxtapose
birbirine yakın olma
approximate
kurye niteliğine yakın
near letter quality
mümkün olduğu kadar yakın
as near as possible
pek yakın
imminent
yakın
within hail
yakın
next door
yakın
close-rage
yakın
(Biyokimya) epimer
yakın
akin to
yakın
nearby place
yakın
(deyim) hail-fellow-well-met
yakın
neighbourhood
yakın
friend

My boyfriend is smart, handsome, and friendly too. - Erkek arkadaşım akıllı, yakışıklı, ve cana yakındır.

The inhabitants of the island are friendly. - Adanın sakinleri cana yakındır.

yakın
relation

What is your relationship to him? I'm his father. - Onunla yakınlığın nedir? Babasıyım.

Tom has a close relationship with Mary. - Tom'un Mary ile yakın bir dostluğu var.

yakın
analogous with
yakın
analogous
yakın
at one's elbow
yakın
near-by
yakın
neighboring
yakın
in sight
yakın
in approach
yakın
near future

These problems will be solved in the near future. - Bu problemler yakın gelecekte çözülmüş olacak.

I'll drop in on you sometime in the near future. - Ben yakın gelecekte bir ara sana uğrayacağım.

yakın
closer

Tom took a closer look at it. - Tom, ona daha yakından baktı.

The two countries were moving closer to war. - İki ülke savaşa yakınlaşıyordu.

yakın
bemoan

When I had to learn English in school, at times I would bemoan all the irregularities and strange rules. - Okulda İngilizce öğrenmek zorunda kaldığımda zaman zaman tüm düzensizlik ve garip kurallardan yakınırdım.

yakın
proximate en
yakın akraba
close relative
yakın alan
(Bilgisayar,Teknik) near field
yakın civar
ambient
yakın destek
(Askeri) close support
yakın durgu
(Muzik) impererfect cadence
yakın geçmiş
(Dilbilim) present perfect
yakın görüş
close up
yakın koruma
bodyguard
yakın kıyı
(Askeri) nearshore
yakın menzil
(Avcılık) close quarter
yakın olan
(Hayvan Bilim, Zooloji) proximal
yakın olarak
approximate
yakın plan
(Fotoğrafçılık) close shot
yakın sebep
(Sigorta) proximate cause
yakın sebep
(Latin) causa proxima
yakın yer
vicinity
yakın çağ
modern age
yakın çevre
immediate surroundings
yakın
close range

Layla shot Sami at close range. - Leyla yakın mesafeden Sami'ye ateş etti.

Layla shot Sami at close range. - Leyla yakın mesafeden Sami'yi vurdu.

yakın
handy
cana yakın
Friendly, amiable, congenial, lovable, warm-hearted, approachable, forthcoming, genial, gracious, hail fellow well met, sympathetic, conversable, personable
en yakın zamanda
soon
yakın
not far
yakın anlamlı
significantly closer
yakın arkadaş olmak
chum
yakın doğu üniversitesi
Near East University
yakın gelecek
Immediate future
yakın olma
proximity
yakın takip
Close monitoring
yakın zamanda
in the near future

We wish to invite Peter to Japan in the near future. - Yakın zamanda Peter'ı Japonya'ya davet etmeyi istiyoruz.

BM Yakın Doğu Filistinli Mültciler için Yardım ve İş Dairesi
(Askeri) United Nations Relief and Works Agency for Palestine Refugees in the Near East
akla yakın
reasonable, sensible
akla yakın
plausible
başkanın program değerlendirmesi; en yakın yaklaşma noktası
(Askeri) Chairman's program assessment; closest point of approach
buraya yakın açık havuz var mı
Is there an outdoor pool nearby
buraya yakın kamp bölgesi var mı
Is there a campsite nearby
cana yakın
genial
cana yakın
approachable

Tom seems approachable. - Tom cana yakın görünüyor.

Americans are friendly and approachable. - Amerikalılar samimi ve cana yakındırlar.

cana yakın
conversable
cana yakın
genial, amiable, affable, pleasant
cana yakın
gracious
cana yakın
lovable
cana yakın
personable

Tom is a very personable guy. - Tom çok cana yakın bir adam.

cana yakın
congenial
cana yakın
warm-hearted

Tom is a warm-hearted man. - Tom cana yakın bir adam.

cana yakın olmayan
uncongenial
denize yakın arsa
waterfront
derin, yakın, geri
(Askeri) deep, close,rear
doğala en yakın ses veren
hi fi
doğala en yakın ses veren alet
high fidelity
e yakın
toward
e yakın
towards
ekvatora yakın
equatorial
en yakın akraba
next of kin
en yakın akrabalar
nearest and dearest
en yakın alışveriş merkezi nerede
Where is the shopping area
en yakın antikacı nerede
Where is the nearest antique store
en yakın araç yıkama merkezi nerede
Where is the nearest car wash
en yakın ayakkabıcı nerede
Where is the nearest shoe store
en yakın banka nerede
Where is the nearest bank
en yakın benzin istasyonu kaç kilometre uzaklıkta
How many kilometers is it to the nearest gas station
en yakın benzin istasyonu kaç mil uzaklıkta
How many miles is it to the nearest gas station
en yakın benzin istasyonu nerede
Where is the nearest gas station
en yakın boğaz uzmanı nerede
Where is the nearest throat specialist
en yakın dalış merkezi nerede
Where is the nearest diving center
en yakın dişçi nerede
Where is the nearest dental clinic
en yakın döviz bürosu nerede
Where is the nearest currency exchange office
en yakın eczane nerede
Where is the nearest drugstore
en yakın eczane nerede
Where is the nearest pharmacy
en yakın garaj nerede
Where is the nearest garage
en yakın giyim mağazası nerede
Where is the nearest clothing store
en yakın golf sahası nerede
Where is the nearest golf course
en yakın göz uzmanı nerede
Where is the nearest eye specialist
en yakın hediyelik eşya mağazası nerede
Where is the nearest gift shop
en yakın internet kafe nerede
Where is the nearest Internet cafe
en yakın kiralama bürosu nerede
Where is the nearest rental office
en yakın kitap evi nerede
Where is the nearest bookstore
en yakın kulak uzmanı nerede
Where is the nearest ear specialist
en yakın kuru temizleme nerede
Where is the nearest dry cleaner's
en yakın launderette nerede
Where is the nearest laundromat
en yakın metro istasyonu nerede
Where is the nearest subway station
en yakın olan
immediate
en yakın otel nerede
Where is the nearest hotel
en yakın otobüs durağı nerede
Where is the nearest bus stop
en yakın park yeri nerede
Where is the nearest parking lot
en yakın polis merkezi nerede
Where is the nearest police station
en yakın postane nerede
Where is the nearest post office
en yakın restoran nerede
Where is the nearest restaurant
en yakın servis istasyonu nerede
Where is the nearest service station
en yakın servis merkezi nerede
Where is the nearest service station
en yakın su parkı nerede
Where is the nearest water park
en yakın süpermarket nerede
Where is the nearest supermarket
en yakın taksi durağı nerede
Where is the nearest taxi stand
en yakın telefon nerede
Where is the nearest telephone
en yakın tenis kortu nerede
Where is the nearest tennis court
en yakın tren istasyonu nerede
Where is the nearest train station
en yakın turizm danışma bürosu nerede
Where is the nearest tourist information office
en yakın tuvalet nerede
Where is the nearest public restroom
en yakın yat klubü nerede
Where is the nearest yacht club
en yakın çamaşırhane nerede
Where is the nearest laundry service
en yakın çarşı nerede
Where is the nearest market
evlenmeye engel yakın akrabalık dereceleri
prohibited degrees
farlarınızı yakın [aut.]
Use headlights
gerçek zamana yakın
(Askeri) near real time
gerçek zamana yakın dağıtım
(Askeri) near real time dissemination
gerçeğe yakın tahmin
(Hukuk) approximation
güney kutbuna yakın
antarctic
güney kutup dairesine yakın
subarctic
kaliteli baskıya yakın
near-letter quality
karaya yakın
in shore
kaynağa yakın
upriver
kaynağa yakın
upstream
kendini yakın hissetmek
feel drawn to smb
kâlbime yakın bir yerde bir ağrı var
I have a pain near my heart
kıyıya daha yakın
inshore of
kıyıya yakın
in shore
kıyıya yakın adalar dizisi ve kıyı takım adaları
(Hukuk) coastal archipelagos
kıyıya yakın olan
onshore
kıç tarafa en yakın
sternmost
kıça en yakın olan
sternmost
mektup kalitesine yakın
(Bilgisayar) near-letter quality
merkeze yakın
inlying
mümkün olduğunca yakın
as close as possible
okyanusun ekvatora yakın durgun kısımları
the doldrums
okyanusun ekvatora yakın durgun kısımları
doldrums
olması yakın
in the offing
organın bağlanma noktasına yakın
proximal
paris'e yakın
Parisian
pek yakın
within an inch of
ringe yakın sandalye
ringside seat
ringe yakın yerde
at the ringside
sahanın kaleye yakın bölümü
infield
sahneye en yakın koltuklar
dress circle
sınıra yakın olan
borderline
tehlike yakın
(Askeri) danger close
terminal kontrol sahası; en yakın yaklaşma zamanı; geleneksel Başkomutanlık faal
(Askeri) terminal control area; time of closest approach; traditional CINC activity
tropiklere yakın
semitropical
yakın
hard

Tom has hardly any close friends. - Tom'un neredeyse hiç yakın arkadaşı yok.

Hardly anyone has seen this animal up close. - Neredeyse hiç kimse bu hayvanı yakından görmedi.

yakın
relative

Tom is a close relative of mine. - Tom benim yakın bir akrabam.

A stranger living nearby is better than a relative living far away. - Yakında yaşayan bir yabancı uzakta yaşayan bir akrabadan daha iyidir.

yakın
inseparable

They soon became inseparable. - Onlar yakında ayrılmaz oldular.

yakın
(arkadaş) thick
yakın
proximate
yakın
near, close, neearby; akin (to), analogous (to/with); intimate; impending, imminent; nearby place, neighbourhood; friend, relation; recent time, near future
yakın
nearby place: Yakınımızda oturuyor. She lives near us
yakın
near (to), nearby, close (to), close-by
yakın
within walking distance
yakın
close, (friend) who is close to (someone)
yakın
connection

The individual stars in a constellation may appear to be very close to each other, but in fact they can be separated by huge distances in space and have no real connection to each other at all. - Bir takım yıldızındaki bireysel yıldızlar birbirlerine çok yakın görünebilir fakat aslında onlar uzayda büyük mesafelerle ayrılabilir ve birbirleriyle hiç gerçek bağlantısı yoktur.

Sami had very close connections to the crimes. - Sami'nin suçlarla çok yakın bağlantıları vardı.

yakın
relative, relation; close friend
yakın
contiguous
yakın
by
yakın
at hand

Our entrance examination was near at hand. - Giriş sınavımız çok yakındı.

A global crisis is at hand. - Küresel bir kriz yakındır.

yakın
very similar (to)
yakın
convenient

It's convenient to live so close to the train station. - Tren istasyonuna çok yakın yaşamak uygundur.

My house is located in a convenient place - near the train station. - Evim tren istasyonu yakınında, uygun bir yerde bulunur.

yakın
near at hand

Christmas is near at hand, isn't it? - Noel yakın, değil mi?

Our entrance examination was near at hand. - Giriş sınavımız çok yakındı.

yakın
nigh

There was a fire near the train station last night. - Dün gece tren istasyonu yakınında bir yangın vardı.

Last night there was a fire near here, and I couldn't sleep. - Dün gece buraya yakın bir yangın vardı ve uyuyamadım.

yakın
hard by
Турецкий язык - Турецкий язык

Определение -e yakın в Турецкий язык Турецкий язык словарь

yakın
Aralarında sıkı ilişki olan arkadaş, dost veya akraba: "Türkçe konuştuğu için bana kendi yakınlarımızdan biri hissini veren yaşlı garson yanımıza geldi."- Y. K. Karaosmanoğlu
Yakın Doğu Üniversitesi
Yakın Doğu Üniversitesi 1988 yılında KKTC Milli Eğitim Bakanlığı’nın 17/1986 sayılı Milli Eğitim Yasası’na bağlı olarak Bakanlar Kurulu onayı ile Lefkoşa’da kurulan Yakın Doğu Üniversitesi, bugün 50'ye yakın ülkeden gelen seçkin öğrencileriyle, uluslararası bir kimlikte; Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Başkenti Lefkoşa’da yüksek düzeyde eğitim olanakları ve yetkin öğretim kadrosuyla etkinlik gösteren bir yükseköğretim kurumudur
cana yakın
Dostâne, sıcak, arkadaşça; sevimli
yakın saldırı
combo attack
Yakın Doğu
Akdeniz'in doğu kıyısındaki ülkelerin (Suriye, Mısır, Lübnan, İsrail, Ürdün) oluşturduğu bölgeye verilen ad
Yakın Çağ
Fransız ihtilâli (1789)' nden zamanımıza kadar olan süre
Yakın Şark
Yakın Doğu
cana yakın
Sevimli
yakın
Uzak olmayarak: "Gazinoya girip çıkmakta veya kendine yakın bir başka masada oturmakta."- Y. K. Karaosmanoğlu
yakın
Benzeyen, andıran, yaklaşan: "Beş dönüme yakın bahçesi bir ormanı andırırdı."- Ö. Seyfettin
yakın
Küçük, önemsiz değişikliklerle birbirinden ayrılan
yakın
Uzak olmayarak
yakın
Benzeyen, andıran, yaklaşan
yakın
Erişmesi, olması zaman bakımından yaklaşmış olan
yakın
Az bir ara ile ayrılmış olan (zaman veya yer) , uzak karşıtı
yakın
Aralarında sıkı ilgi bulunan
yakın
Uzak olmayan yer
yakın
Az bir ara ile ayrılmış olan, uzak karşıtı
yakın
Aralarında sıkı ilişki olan arkadaş, dost veya akraba
yakın
Erişmesi, olması zaman bakımından yaklaşmış olan: "Elli yaşında adam, ellisine yakın kadın..."- S. F. Abasıyanık
yakın akraba
Birinci derecede yakınlığı olan akraba
yakın anlamlı
Anlamları arasındaki ayrım çok az olan (kelimeler)
yakın anlamlılık
Yakın anlamlı olma durumu
yakın benzeşme
Kelimede yan yana düşen iki ünsüzün birbirine etkisi: sütcü > sütçü, yurtdaş > yurttaş gibi
yakın benzeşmezlik
Bir kelimede yan yana bulunan aynı veya benzer iki sesten birinin değişikliğe uğraması: attar > aktar, aşçı > ahçı gibi
yakın dost
İçten, samimî ve yalın kimse
yakın göçüşme
Kelimede birbirine yakın düzen ünsüzlerin yer değiştirmesi: köprü > körpü vb
yakın koruma
Önemli kişi, kurum veya kuruluşları her türlü saldırıya karşı koruma işi
yakın koruma
Önemli kişileri her türlü saldırıya karşı korumakla görevli kimse
yakın sesli
Benzer sesli
yakın takip
Birini her bakımdan incelemek için izleme
Английский Язык - Турецкий язык

Определение -e yakın в Английский Язык Турецкий язык словарь

yakın davranmak
yakın davranmak
-e yakın
Избранное