çalışmalar

listen to the pronunciation of çalışmalar
Турецкий язык - Английский Язык
studies

After having finished my studies, I became a teacher. - Çalışmalarımı bitirdikten sonra, ben bir öğretmen oldum.

My studies are going okay. - Benim çalışmalar tamam olacak.

works

I like the works of Picasso. - Picasso'nun çalışmalarını severim.

His latest works are on temporary display. - Onun en son çalışmaları geçici sergide.

çalışma
{i} working

They have been working on the new building. - Onlar yeni binada çalışmaktalar.

After the hatchet job my boss did on my proposal, I'm not sure how long I want to keep on working here. - Teklifimle ilgili patronumun yaptığı ağır eleştiriden sonra, burada çalışmayı ne kadar süre sürdürmek istediğimden emin değilim.

çalışma
{i} studying

Tom loves studying music. - Tom müzik çalışmayı sever.

I didn't feel like studying because the noise outside was getting on my nerves. - Dışarıdaki gürültü sinirime dokunduğu için canım çalışmak istemedi.

çalışma
study

Before going to study in Paris, I have to brush up on my French. - Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemek zorundayım.

I should study now, but I prefer staying on Tatoeba. - Şimdi çalışmalıyım ama Tatoeba'da kalmayı tercih ediyorum.

çalışma
{i} running

I want to start running. - Çalışmaya başlamak istiyorum.

Running a farm is difficult. - Bir çiftlikte çalışmak zordur.

çalışma
labour
çalışma
{i} work

Before going to work in Paris I need to brush up my French. - Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemek zorundayım.

Before going to work in Paris I must freshen up on my French. - Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemeliyim.

çalışma
{i} Labor

I wish to work in the laboratory some day. - Ben, bir gün laboratuvarda çalışmak istiyorum.

Broken test tubes, cracked beakers - the work of careless students in the laboratory. - Kırık test tüpleri, kırık deney şişeleri - Laboratuvarda dikkatsiz öğrencilerin çalışması.

çalışma
practice

How is cheerleading practice? - Amigoluk çalışmaları nasıl gidiyor?

She practices playing the piano regularly. - O düzenli olarak piyano çalışması yapar.

çalış
{f} working

She had an accident while working. - O çalışırken bir kaza yaptı.

He had an accident while working. - O çalışırken bir kaza yaptı.

çalışma
exercise

He requires that the laboratory exercises be handed in before the final exam. - O, laboratuar çalışmalarının sınavı öncesinde teslim edilmesini şart koşuyor.

çalış
{f} studied

If she studied hard, she could pass the exam. - Sıkı çalışsa, sınavı geçebilir.

If she studied hard, she could pass the test. - Sıkı çalışsa, sınavı geçebilir.

çalış
{f} functioning

His eyes stopped functioning due to old age. - Gözleri yaşlılık nedeniyle çalışmayı durdurdu.

The machine stopped functioning. - Makine çalışmayı kesti.

çalışma
work, working, labour, labor; running, working, operation; study; training
çalışma
workout
çalışma
priming
klinik çalışmalar
clinical trials
resimli çalışmalar
pictorial works
çalış
(Sanat) touch

I tried to get in touch with the police. - Polisle bağlantı kurmaya çalıştım.

I'll try to get in touch with Tom. - Tom'la temas kurmaya çalışacağım.

çalış
(Muzik) execution
çalışma
movement
çalışma
(Askeri) effort

The project was a joint effort by students from three different classes. - Proje, üç farklı sınıftan öğrencinin ortak çalışmasıydı.

Heavy rain throughout the night has hampered efforts to rescue survivors from the stricken ferry. - Gece boyu süren sağanak yağış, mahsur kalan feribottaki kazazedeleri kurtarma çalışmalarına sekte vurdu.

çalışma
employment

Everyone has the right to work, to free choice of employment, to just and favourable conditions of work and to protection against unemployment. - Her şahsın çalışmaya, işini serbestçe seçmeye, adil ve elverişli çalışma şartlarına ve işsizlikten korunmaya hakkı vardır.

çalışma
mission

From 1859, Protestant missionaries from America started to arrive, and the Catholic and Russian Orthodox churches also became actively involved in missionary work. - 1859'dan itibaren, Amerika'dan Protestan misyonerler gelmeye başladı ve Katolik ve de Rus Ortodoks kiliseleri de misyonerlik çalışmalarına aktif olarak dahil oldular.

She devoted herself to mission work in Africa. - Kendini Afrika'da ki misyon çalışmasına adadı.

çalışma
(Bilgisayar) execution
çalışma
start

On finishing university, I started working right away. - Üniversiteyi bitirdiğimde, derhal çalışmaya başladım.

He started to study in earnest. - O ciddi olarak çalışmaya başladı.

çalışma
operational test
çalışma
endeavor

I wish her the very best in her future endeavors. - Gelecekteki çalışmalarında ona en iyisini diliyorum.

I wish him the very best in his future endeavors. - Gelecekteki çalışmalarında ona en iyisini diliyorum.

çalışma
job

She can't make up her mind whether to get a job or to go on to college. - Çalışmak ya da üniversiteye gitmek arasında karar veremiyorum.

After the hatchet job my boss did on my proposal, I'm not sure how long I want to keep on working here. - Teklifimle ilgili patronumun yaptığı ağır eleştiriden sonra, burada çalışmayı ne kadar süre sürdürmek istediğimden emin değilim.

çalış
{f} labor

The laborers are murmuring against their working conditions. - İşçiler çalışma şartlarına karşı söyleniyorlar.

They labored in the factories. - Onlar fabrikalarda çalıştılar.

çalış
{f} wrought
çalış
{f} worked

They worked jointly on this project. - Onlar bu projede beraber çalıştılar.

I worked for a full 24 hours without getting any sleep. - Hiç uyumadan tam 24 saat çalıştım.

çalış
{f} studying

Why are you studying English so hard? To be an English teacher. - Niçin çok İngilizce çalışıyorsun?İngilizce öğretmeni olmak için.

I like studying history. - Tarih çalışmayı severim.

çalış
{f} attempt

He attempted to swim across the river. - Nehri yüzerek geçmeye çalıştı.

They're attempting to contact her. - Onunla iletişim kurmaya çalışıyorlar.

çalış
{f} study

Before going to study in Paris, I must brush up on my French. - Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemeliyim.

I like studying history. - Tarih çalışmayı severim.

çalış
{f} work

While working, he had an accident. - O çalışırken bir kaza yaptı.

Could you explain how the dishwasher works? - Bulaşık makinasının nasıl çalıştığını anlatabilir misin?

çalış
{f} run

The number of cars running in the city has increased. - Şehirde çalışan arabaların sayısı arttı.

How many times does the bus run each day? - Otobüs her gün kaç kez çalışır?

çalış
{f} labour
çalışma
field

Tom's field of study is law. - Tom'un çalışma alanı hukuktur.

That is not my field of work. - O benim çalışma alanım değil.

çalışma
operation

The University of Coimbra was established in 1290. It is one of the oldest universities in continuous operation in the world. - Coimbra Üniversitesi 1290 yılında kurulmuştur. Avrupa'da ve dünyada sürekli çalışmakta olan en eski üniversitelerinden biridir.

çalışma
slaving
çalışma
motion
çalışma
human activity
çalışma
in working
dini çalışmalar
religious studies
kritik çalışmalar
critical studies
yurt dışı çalışmalar
(Ticaret) overseas operations
çalış
labored

They labored day after day. - Onlar üst üste her gün çalıştılar.

They labored in the factories. - Onlar fabrikalarda çalıştılar.

çalışma
study, studying. Ç
çalışma
work, working
çalışma
praxis
çalışma
labour [Brit.]
çalışma
job of work
çalışma
starting

She lost no time in starting to work on new project. - O, yeni proje üzerinde çalışmaya başlamada hiç zaman kaybetmedi.

çalışma
gear
çalışma
training

Tom does weight training. - Tom ağırlık çalışması yapar.

çalışma
(Hukuk) labour, work
çalışma
action
çalışma
reading

I plan to try reading some other books. - Diğer bazı kitapları okumaya çalışmayı planlıyorum.

çalışma
workings
İleri Askeri Çalışmalar Okulu
(Askeri) School of Advanced Military Studies
Турецкий язык - Турецкий язык

Определение çalışmalar в Турецкий язык Турецкий язык словарь

çalış
Çalma işi veya biçimi: "Her muganninin okuyuşu, her çalanın çalışı yine şahsidir ve ayrıdır."- Y. K. Beyatlı
çalış
Çalma işi veya biçimi
çalışma
İşe başlama saati
çalışma
Bünyesindeki suyun azalması veya çoğalması sonucu ağacın biçim ve boyutlarının değişmesi
çalışma
Çalışmak işi, emek, sa'y
çalışma
Bir yapı elemanının yük altında biçim değiştirmesi, az veya çok zorlanması
çalışma
Çalışmak işi, emek, say: "Kendilerine iyi bir çalışma fırsatı verdim."- Y. K. Karaosmanoğlu
çalışma
Bilimsel ve sanatsal amaçlı ürün
çalışmalar
Избранное