I like studying history.
- Tarih çalışmayı severim.
I should study now, but I prefer staying on Tatoeba.
- Şimdi çalışmalıyım ama Tatoeba'da kalmayı tercih ediyorum.
Running a farm is difficult.
- Bir çiftlikte çalışmak zordur.
I want to start running.
- Çalışmaya başlamak istiyorum.
He's really cute, and so I like working with him.
- O gerçekten şirin ve bu yüzden onunla çalışmayı seviyorum
Everyone has the right to rest and leisure, including reasonable limitation of working hours and periodic holidays with pay.
- Her şahsın dinlenmeye, eğlenmeye, bilhassa çalışma müddetinin makul surette sınırlandırılmasına ve muayyen devrelerde ücretli tatillere hakkı vardır.
Before going to work in Paris I must freshen up on my French.
- Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemeliyim.
Before going to work in Paris I need to brush up my French.
- Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemek zorundayım.
I wish to work in the laboratory some day.
- Ben, bir gün laboratuvarda çalışmak istiyorum.
Is this the Department of Labor?
- Burası Çalışma Bakanlığı mı?
It is forty years since I began studying Japanese.
- Japonca çalışmaya başlayalı kırk yıl oldu.
I didn't feel like studying because the noise outside was getting on my nerves.
- Dışarıdaki gürültü sinirime dokunduğu için canım çalışmak istemedi.
Mike doesn't practice basketball on Monday.
- Mike Pazartesi basketbol çalışmaz.
She practices playing the piano regularly.
- O düzenli olarak piyano çalışması yapar.
He requires that the laboratory exercises be handed in before the final exam.
- O, laboratuar çalışmalarının sınavı öncesinde teslim edilmesini şart koşuyor.
She lost no time in starting to work on new project.
- O, yeni proje üzerinde çalışmaya başlamada hiç zaman kaybetmedi.
Tom does weight training.
- Tom ağırlık çalışması yapar.
Why do these elderly politicians spend so much time and effort trying to get reelected? Their lives are not likely to last much longer.
- Bu yaşlı politikacılar neden yeniden seçilmeye çalışmak için bu kadar çok zaman ve emek harcıyorlar? Hayatlarının çok daha uzun sürmesi muhtemel değildir.
Study takes a lot of energy, but it is worth the effort.
- Çalışma çok fazla enerji alır fakat bu çabaya değer.
Everyone has the right to work, to free choice of employment, to just and favourable conditions of work and to protection against unemployment.
- Her şahsın çalışmaya, işini serbestçe seçmeye, adil ve elverişli çalışma şartlarına ve işsizlikten korunmaya hakkı vardır.
She devoted herself to mission work in Africa.
- Kendini Afrika'da ki misyon çalışmasına adadı.
From 1859, Protestant missionaries from America started to arrive, and the Catholic and Russian Orthodox churches also became actively involved in missionary work.
- 1859'dan itibaren, Amerika'dan Protestan misyonerler gelmeye başladı ve Katolik ve de Rus Ortodoks kiliseleri de misyonerlik çalışmalarına aktif olarak dahil oldular.
I started working for this company last year.
- Geçen yıl bu şirket için çalışmaya başladım.
Tom didn't start to study French until he was thirty.
- Tom otuzuna kadar Fransızca çalışmaya başlamadı.
I wish her the very best in her future endeavors.
- Gelecekteki çalışmalarında ona en iyisini diliyorum.
I wish him the very best in his future endeavors.
- Gelecekteki çalışmalarında ona en iyisini diliyorum.
If you really need a job, why don't you consider working for Tom?
- Eğer gerçekten bir işe ihtiyacın varsa, niçin Tom için çalışmayı düşünmüyorsun?
She can't make up her mind whether to get a job or to go on to college.
- Çalışmak ya da üniversiteye gitmek arasında karar veremiyorum.
That is not my field of work.
- O benim çalışma alanım değil.
Tom's field of study is law.
- Tom'un çalışma alanı hukuktur.
The University of Coimbra was established in 1290. It is one of the oldest universities in continuous operation in the world.
- Coimbra Üniversitesi 1290 yılında kurulmuştur. Avrupa'da ve dünyada sürekli çalışmakta olan en eski üniversitelerinden biridir.
I plan to try reading some other books.
- Diğer bazı kitapları okumaya çalışmayı planlıyorum.
You want to work at METRO?!
- METRO'da mı çalışmak istiyorsun?!
I felt tired from having worked for hours.
- Saatlerce çalışmaktan yoruldum.
I wish to work in the laboratory some day.
- Ben, bir gün laboratuvarda çalışmak istiyorum.
I would like to study Arabic.
- Arapça çalışmak istiyorum.
I'll have to study ten hours tomorrow.
- Yarın on saat çalışmak zorunda kalacağım.
His study faces the park.
- Onun çalışma odası parka bakıyor.
The author killed himself in his study.
- Yazar çalışma odasında kendini öldürdü.
My field of study is linguistics.
- Benim çalışma alanım dilbilimdir.
That is not my field of work.
- O benim çalışma alanım değil.
Everything is in perfect working order.
- Her şey mükemmel çalışma düzeni içinde.
You can't get a job here without a work permit.
- Bir çalışma izni olmadan burada bir iş bulamazsın.
That desk is too small for Meg.
- O çalışma masası Meg için çok küçük.
They approach the front desk.
- Onlar ön çalışma masasına yaklaşıyorlar.
I'm too tired to do study.
- Çalışma yapmak için çok yorgunum.
I have to practice the piano every day.
- Ben her gün piyano çalışmak zorundayım.
A satellite has to operate in space within massive temperature differences.
- Bir uydu uzayda büyük sıcaklık farklılıkları içinde çalışmak zorundadır.
While working, she had an accident.
- O çalışırken bir kaza yaptı.
She had an accident while working.
- O çalışırken bir kaza yaptı.
He is tired from overwork.
- O, fazla çalışmaktan dolayı yorgundur.
Tom's father died from overwork five years ago.
- Tom'un babası beş yıl önce fazla çalışmaktan öldü.
If she studied hard, she could pass the test.
- Sıkı çalışsa, sınavı geçebilir.
If she studied hard, she could pass the exam.
- Sıkı çalışsa, sınavı geçebilir.
The machine stopped functioning.
- Makine çalışmayı kesti.
The liver is no longer functioning.
- Karaciğer artık çalışmıyor.
Pamela must have been at home when I tried to get in touch with her, but she didn't answer the telephone.
- Onunla iletişim kurmaya çalıştığımda Pamela evde olmalıydı fakat telefona cevap vermedi.
I'm trying to get in touch with her sister.
- Kız kardeşiyle temasa geçmeye çalışıyorum.
I want to start learning French. Can you recommend me any materials to study with?
- Fransızca öğrenmeye başlamak istiyorum. Çalışmak için bana biraz malzeme tavsiye edebilir misin?
I wish to work in the laboratory some day.
- Ben, bir gün laboratuvarda çalışmak istiyorum.
They labored in the factories.
- Onlar fabrikalarda çalıştılar.
They worked jointly on this project.
- Onlar bu projede beraber çalıştılar.
I felt tired from having worked for hours.
- Saatlerce çalışmaktan yoruldum.
But then he fell in love with Jane Wilde, a student studying languages in London.
- Ama sonra o Londra'da dilleri çalışan bir öğrenci olan Jane Wilde'a aşık oldu.
I like studying history.
- Tarih çalışmayı severim.
We'll attempt to start the class soon.
- Yakında sınıfı başlatmak için çalışacağız.
Tom attempted to predict the results.
- Tom sonuçları tahmin etmeye çalıştı.
I like studying history.
- Tarih çalışmayı severim.
Before going to study in Paris, I have to brush up on my French.
- Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemek zorundayım.
She had an accident while working.
- O çalışırken bir kaza yaptı.
Could you explain how the dishwasher works?
- Bulaşık makinasının nasıl çalıştığını anlatabilir misin?
How many times a day does that bus run?
- O otobüs günde kaç kez çalışır?
None of the computers can continue to run with a burnt card.
- Bilgisayarların hiçbiri yanmış bir kartla çalışmaya devam edemez.
She serves as the club treasurer.
- Kulüp saymanı olarak çalışmaktadır.
I didn't want to spend any more time trying to convince Tom to study French.
- Tom'u Fransızca çalışmaya ikna etmeye çalışmak için daha fazla zaman harcamak istemedim.
To try to bring it back would be foolish.
- Onu geri getirmeye çalışmak aptalca olur.
Sally was absent from school for two weeks, so she has to work hard to catch up with her class.
- Sally iki haftadır okulda yok, bu yüzden sınıfa yetişmek için çok sıkı çalışmak zorunda.
I've got to try to catch them.
- Onları yakalamaya çalışmak zorundayım.
They labored in the factories.
- Onlar fabrikalarda çalıştılar.
They labored day after day.
- Onlar üst üste her gün çalıştılar.
I want to run for governor.
- Ben vali için çalışmak istiyorum.
Running a farm is difficult.
- Bir çiftlikte çalışmak zordur.
Have you made progress in your studies?
- Çalışmalarında ilerleme kaydettin mi?
My studies are going okay.
- Benim çalışmalar tamam olacak.
This was a translation of copyrighted material, so I deleted it since copyright owners have the right to control derivative works.
- Bu, telif hakkı ile korunan bir materyalin çevirisiydi, bu yüzden telif hakkı sahiplerinin türetilmiş çalışmaları kontrol etme hakkı olduğu için onu iptal ettim.
His latest works are on temporary display.
- Onun en son çalışmaları geçici sergide.