Tom ve Mary ana-babası bir intihar bombacısı tarafından öldürülmüş iki çocuğu evlat edindiler.
- Tom and Mary adopted two children whose parents had been killed by a suicide bomber.
Eşim bir çocuğu evlat edinmek istiyordu.
- My wife wanted to adopt a child.
Çocuklar yerde uyumak zorunda kalacaklar gibi.
- It seems that the children will have to sleep on the floor.
Alma-Ata halkı, haydi çocuk dostu bir şehir yaratalım!
- People of Almaty, let us create a child-friendly city!
Yavrularını besleyen ve barındıran kuşların aksine balıklar yumurtalarını terk eder.
- Unlike birds, which feed and shelter their young, fish abandon their eggs.
Memeliler yavrularına bakarlar.
- Mammals care for their young.
Senin hikâyen bana gençlik günlerimi hatırlattı.
- Your story reminded me of my younger days.
Mektup bana gençlik günlerimi hatırlattı.
- The letter reminds me of my young days.
Motorsiklete binmek gençler için tehlikeli olabilir.
- It can be dangerous for young people to ride motorcycles.
Gençler, kendilerini bir şeye yaşlı insanlardan daha çabuk adapte ederler.
- Young people adapt themselves to something sooner than old people.
Onun yeni saç-yapımı daha genç görünmesine neden oldu.
- Her new hair-do made her look younger.
Gençken yeni bir dil öğrenmek daha kolay.
- It's easier to learn a new language when you are young.
O sağlam genç bir adam.
- He is a robust young man.
John Bill kadar yaşlı değil; çok daha genç.
- John is not as old as Bill; he is much younger.
O, benden beş yaş küçük.
- She is five years younger than me.
John Bill kadar yaşlı değil; çok daha genç.
- John is not as old as Bill; he is much younger.
Genç bir adam seni dışarıda bekliyor.
- A young person is waiting for you outside.
O seçkin genç bir kişiye rastladı.
- He came across an outstanding young person.
Kanguruların yavrularını taşımak için garip bir yöntemi var.
- Kangaroos have a strange method of carrying their young.
Bazı hayvanlar yavrularını yerler.
- Some animals eat their young.
O, benden beş yaş küçük.
- He is five years younger than me.
Lucy'nin annesi, ona küçük kız kardeşine bakmasını söyledi.
- Lucy's mother told her to take care of her younger sister.
Genç bir çocuğun küçük bir kelime haznesi vardır.
- A young child has a small vocabulary.
Küçük çocukları kaçıran insanlar hakkında duymak kanımı kaynatıyor.
- Hearing about people kidnapping little children just makes my blood boil.
Bu ürünü çocukların erişemeyeceği bir yerde saklayın.
- Keep this product out of children's reach.
Kızım bir çocukken sık sık astım atakları yaşardı.
- My daughter often had asthma attacks when she was a child.
Ben çocukken, bir astronot olmak istiyordum.
- When I was a child, I wanted to be an astronaut.
Çocuklarınızın televizyon bağımlısı olmasına izin vermeyin.
- Don't let your children become couch potatoes.
Bu eski çocuk oyuncu daha sonra bir uyuşturucu bağımlısı oldu.
- This former child actor later became a drug addict.
Sonuçta o hâlâ bir çocuk.
- She's still a child after all.
Sami'nin bir çocukla sonuçlanan bir ilişkisi vardı.
- Sami had a relationship that resulted in a child.
Gençlerden biri çığlık attı.
- One of the youngsters screamed.
Gençler değişime kolayca uyum sağlarlar.
- The young adapt to change easily.
My grandmother is a very active woman and is quite young for her age.
The lion caught a gnu to feed its young.
The age of space travel is still young.
Young blood must have its course, lad, and every dog its day. - Charles Kingsley.
With bankruptcy looming, the corporation eventually began eating its young; massive layoffs were announced, and all employee benefits and bonuses were suspended.
I just know he's off spending the night with some sweet young thing he picked up in a bar.