You will benefit by a trip abroad.
- Yurt dışında bir gezi size yarar sağlayacaktır.
Writers such as novelists and poets don't seem to benefit much from the advance of science.
- Romancılar ve şairler gibi yazarlar bilimin avantajından çok fazla yararlanıyor gibi görünmüyorlar.
He took advantage of the opportunity to visit the museum.
- O,müzeyi ziyaret etme fırsatından yararlandı.
It would be to your advantage to prepare questions in advance.
- Soruları önceden hazırlamak senin yararına olur.
Try to profit from every opportunity.
- Her fırsattan yararlanmaya çalışın.
She profited from her stay in London and considerably improved her English.
- O, Londra'da kalmaktan yararlandı ve İngilizcesini büyük ölçüde geliştirdi.
We're gonna make sure that no one is taking advantage of the American people for their own short-term gain.
- Biz hiç kimsenin kendi kısa vadeli kazançları için Amerikan halkından yararlanmadıklarından emin olacağız.
Their furniture was chosen for utility rather than style.
- Onların mobilyaları, tarz yerine yarar için seçildi.
What's the point in doing this?
- Bunu yapmanın ne yararı var?
We realized it was pointless.
- Bunun yararsız olduğunu fark ettik.
This book isn't just interesting, but also useful.
- Bu kitap sadece ilginç değil, aynı zamanda yararlı.
We are working in the interest of peace.
- Biz barış yararına çalışıyoruz.
The only useful knowledge is that which teaches us how to seek what is good and avoid what is evil.
- Tek yararlı bilgi iyi olanı nasıl arayacağımızı ve kötü olandan nasıl kaçınacağımızı öğretendir.
Your success will largely depend upon how you will make good use of your opportunity.
- Sizin başarınız büyük ölçüde fırsatınızdan nasıl yararlanacağınıza bağlıdır.
A cow is a useful animal.
- İnek yararlı bir hayvandır.
That's not a useful piece of information.
- O, yararlı bir bilgi parçası değil.
Usefulness must be combined with pleasantness.
- Yararlılık keyif ile birleştirilmelidir.
All my efforts turned out to be useless.
- Tüm çabalarımın yararsız olduğu ortaya çıktı.
You had better make use of this opportunity.
- Bu fırsattan yararlansanız iyi olur.
I urged Keiko to stop using people for her own convenience.
- Kendi yararı için insanları kullanmayı bırakması için Keiko'ya baskı yaptım.
The public convenience should be respected.
- Kamu yararına saygı duyulmalıdır.
I availed myself of this favorable opportunity.
- Bu olumlu fırsattan yararlandım.
Is there any help available?
- İşe yarar bir yardım var mı?
Finally one useful suggestion!
- Sonunda işe yarar bir öneri!
Tom made a useful suggestion.
- Tom işe yarar bir öneri yaptı.
She made a fuss about her benefits.
- Onun yararları hakkında yaygara yaptı.
The benefits outweigh the costs.
- Yararlar maliyetlerden daha ağır basar.
Is there any help available?
- İşe yarar bir yardım var mı?