Herkesin güçlü ve zayıf yönleri vardır.
- Everyone has strengths and weaknesses.
Zzengin veya fakir her ulusun kendi güçlü ve zayıf yönleri vardır.
- Every nation, rich or poor, has its strengths and weaknesses.
Çocukluğunda oldukça cılızdı.
- He was quite weak in his childhood.
Cılız ve narin bir çocuktu.
- He was a weak and delicate child.
Dizlerimde halsizlik hissettim.
- I felt weak in the knees.
O, bir arkadaşına çok yorgun ve güçsüz hissettiğini söyledi.
- He told a friend that he felt very tired and weak.
Kadınlar fiziksel olarak erkeklerden daha güçsüzdür.
- Women are physically weaker than men.
Biz inanılmaz bir güçsüzlük durumundaydık.
- We were in a state of incredible weakness.
John Bill'in zayıflığından istifade etti.
- John took advantage of Bill's weakness.
Ekonomi zayıf olmasına rağmen, bazı şirketler hâlâ kazanç sağlıyor.
- Although the economy is weak, some companies are still making a profit.
İnsan zaafına müsamaha göstermek zorundasın.
- You have to allow for human weakness.
Onların zayıflıkları nedir?
- What are their weaknesses?
Herkesin zayıflıkları vardır.
- Everybody has weaknesses.
Kahvemi hafif severim.
- I like my coffee weak.
Kahvemi hafif istiyorum.
- I'd like my coffee weak.
Ann'in çikolataya zafiyeti var.
- Ann has a weakness for chocolate.
Gıda yetersizliği onu zayıf ve bitkin düşürdü.
- Lack of food had left him weak and exhausted.
Tom açıkçası hâlâ çok zayıf.
- Tom is obviously still very weak.
Açık kahveyi tercih ederim.
- I prefer weak coffee.
İnsan zaafına müsamaha göstermek zorundasın.
- You have to allow for human weakness.
O, hastalığından sonra hâlâ güçsüzdü.
- She was still weak after her illness.
O, hastalığından sonra zayıf hissediyor.
- He feels weak after his illness.
This place is weak.
We were served stale bread and weak tea.
His inability to speak in front of an audience was his weakness.
She is an athlete who has a weakness for chocolate.
In a small number of horses, muscle weakness may progress to paralysis.