Biz kaza nedeniyle nadir bir durumla karşılaştık.
 - We were faced with an unusual situation because of the accident.
Sanırım o olağan dışı.
 - I take it that's unusual.
Olağan dışı bir şey fark etmedim.
 - I didn't notice anything unusual.
Tom'un geç kalması anormal değil.
 - It's not unusual for Tom to be late.
Tom'un geç kalması anormaldir.
 - It's unusual for Tom to be late.
Konuşman için alışılmamış bir konu ileri sürmek zorunda değilsin.
 - You don't have to come up with an unusual topic for your speech.
Biz alışılmadık bir şey bulmadık.
 - We didn't find anything unusual.
Tom bu gece alışılmadık biçimde geveze.
 - Tom is unusually talkative tonight.
Sami kendini biraz garip hissediyordu.
 - Sami was feeling a bit unusual.
Tom'un bazı çok olağandışı deneyimleri vardı.
 - Tom had some very unusual experiences.
Onun gece geç saatlere kadar yatmamasının olağandışı olduğunu düşündüm.
 - I thought it was unusual that he was up so late at night.
Bana sorarsan, o biraz tuhaf.
 - If you ask me, she's a little unusual.
Onun tuhaf davranışı şüphelenmemize neden oldu.
 - Her unusual behavior caused our suspicions.
Çocuklarını yetiştirme tarzları oldukça farklı.
 - Their manner of bringing up their children is extremely unusual.
Hava bu yıl farklıydı.
 - The weather has been unusual this year.
Hava aşırı derecede soğuk.
 - The weather is unusually cold.
Buradaki oteller aşırı derecede temiz tutulur.
 - The hotels here are kept unusually clean.
Olağandışı bir şekilde ılıman bir kıştı.
 - It was an unusually mild winter.
O, olağandışı olarak tutkun olmayan bir kişi olarak tanımlandı.
 - He was described as an unusually passionless person.
His behavior was unusual in that it was considered childish for a man of his age.
... of chance encounters with the unusual and the insightful. ...
... of unusual when I rap. [ Laughter ] ...