uncommon, rare

listen to the pronunciation of uncommon, rare
Английский Язык - Турецкий язык

Определение uncommon, rare в Английский Язык Турецкий язык словарь

unusual
{s} nadir

Biz kaza nedeniyle nadir bir durumla karşılaştık. - We were faced with an unusual situation because of the accident.

unusual
değişik
unusual
olağan dışı

Olağan dışı bir şey fark etmedim. - I didn't notice anything unusual.

Sanırım o olağan dışı. - I take it that's unusual.

unusual
orijinal
unusual
(Dilbilim) yabanıl
unusual
anormal

Leyla kendini biraz anormal hissediyordu. - Layla was feeling a bit unusual.

Tom'un geç kalması anormaldir. - It's unusual for Tom to be late.

unusual
alışılmamış

Konuşman için alışılmamış bir konu ileri sürmek zorunda değilsin. - You don't have to come up with an unusual topic for your speech.

unusual
{s} alışılmadık

Tom bu gece alışılmadık biçimde geveze. - Tom is unusually talkative tonight.

Telefon soygunu alışılmadık bir şekilde engellendi. - Phone robbery thwarted in unusual manner.

unusual
olağan olmayan
unusual
garip

Sami kendini biraz garip hissediyordu. - Sami was feeling a bit unusual.

unusual
{s} olağandışı

Tom oldukça olağandışı. - Tom is pretty unusual.

Tom'un bazı çok olağandışı deneyimleri vardı. - Tom had some very unusual experiences.

unusual
{s} acayip, tuhaf, anormal
unusual
{s} ender
unusual
{s} tuhaf

Konuşman için tuhaf bir konu ileri sürmek zorunda değilsin. - You don't have to come up with an unusual topic for your speech.

Onun tuhaf davranışı şüphelenmemize neden oldu. - Her unusual behavior caused our suspicions.

unusual
seyrekçe
unusual
fevkaladelik
unusual
{s} olağanüstü, fevkalade
Английский Язык - Английский Язык
{a} unusual