How many times do I have to repeat that she isn't my friend?
- Onun benim arkadaşım olmadığını kaç defa tekrarlamak zorundayım.
Tom had to repeat first grade.
- Tom birinci sınıfı tekrarlamak zorunda kaldı.
If you don't say anything, you won't be called on to repeat it.
- Hiçbir şey söylemezsen, bunu tekrarlamak için çağrılmayacaksın.
Lincoln repeated the words.
- Lincoln sözlerini tekrarladı.
He repeated it again.
- O, onu yine tekrarladı.
Tom won't likely repeat that mistake.
- Tom büyük olasılıkla bu hatayı tekrarlamaz.
Tom doesn't like to repeat himself.
- Tom'un kendisi tekrarlamaktan hoşlanmaz.
Madness is repeating the same experience, expecting the results to be different.
- Çılgınlık, sonuçların farklı olacağını umarak, aynı deneyimi tekrarlamaktır.
I don't want to bore you by repeating things you already know.
- Zaten bildiğin şeyleri tekrarlayarak seni sıkmak istemiyorum.
Stop repeating everything I say.
- Söylediğim her şeyi tekrarlamayı kes.
That's worth repeating.
- O tekrarlamaya değer.
Apparently, he had never heard of recursion.
- Görünüşe göre, o hiç tekrarlama duymamıştı.
Repetition plays a very important role in language learning.
- Tekrarlama, dil öğrenmede çok önemli bir rol oynamaktadır.
Repetition plays an important role in language study.
- Tekrarlama, dil çalışmasında önemli bir rol oynamaktadır.