It's okay to look, but it's rude to stare.
- Görünmek için tamam ama bakmak için kaba.
Why is it okay for boys, but not for girls?
- Neden erkekler için tamam, ama kızlar için değil?
Yesterday, we finished constructing the new stage.
- Dün yeni aşama inşaatını tamamladık.
Yesterday I finished learning Esperanto on Duolingo.
- Dün Duolingo'da Esperanto öğrenmeyi tamamladım.
We're not totally ready yet.
- Biz henüz tamamen hazır değiliz.
OK, I guess I'm ready.
- Tamam, sanırım hazırım.
He bought the whole nine yards.
- O, dokuz yardın tamamını satın aldı.
On the whole I agree with you.
- Sana tamamen katılıyorum.
Have you finished the papers?
- Belgeleri tamamladın mı?
Tom finished eating all the ice cream that was in the freezer.
- Tom dondurucudaki dondurmayı tamamen bitirdi.
If you ask me, it's completely overblown.
- Bana sorarsanız bu tamamen abartılı.
He was covered all over with paint.
- O tamamen boyayla kaplanmıştı.
If Bob had taken my advice, everything would be all right now.
- Bob benim tavsiyemi dinleseydi, şimdi her şey tamam olacaktı.
I am quite all right now.
- Ben şimdi tamamen iyiyim.
Wait a minute, my laundry is done, I'll go hang out the washing.
- Bir dakika bekle, benim çamaşır tamam, çamaşırı asmaya gideceğim.
I think our work here is done.
- Sanırım buradaki işimiz tamam.
I think it's all right now.
- Sanırım o şimdi tamam.
It must bother you to have taken a bad master. I'm stupid too. So, it's all right.
- Kötü bir öğretmene sahip olmak sizi rahatsız ediyor olmalı. Ben de aptalım. Öyleyse, tamam.
OK, we've got a deal.
- Tamam, bir anlaşmamız var.
You're exactly right, Tom.
- Tamamen haklısın, Tom.
That's exactly what I expected to happen.
- Bu tamamen olmasını beklediğim şey.
I think it's all right now.
- Sanırım o şimdi tamam.
It's all right, Tom. Everything's all right now.
- Tamam Tom. Şu anda her şey yolunda.
Tom is well aware of the problem.
- Tom sorunun tamamen farkındadır.
The company, wholly owned by NTT, is doing well.
- Tamamen NTT'ye ait şirket, iyi kazanıyor.
He fully realizes that he was the cause of the accident.
- Kazanın sebebi olduğunun tamamen farkındadır.
Tom is fully aware of the problem.
- Tom tamamen problemin farkında.
I'll hide and you find me. O.K.?
- Saklanacağım ve sen beni bulacaksın. Tamam mı?
Oh yeah, I totally agree.
- Oh evet, ben tamamen katılıyorum.
Yeah, show us your t... ranslations...
- Tamam, bize çevirilerini göster.
They finished eighty miles' journey.
- Onlar seksen millik yolculuğu tamamladılar.
I haven't quite finished eating.
- Ben yemeği tamamen bitirmedim.
All is completed with this.
- Hepsi bununla tamamlandı.
Her words were completely meaningless.
- Onun sözleri tamamen anlamsızdı.
I didn't have to open the letter. I knew exactly what it said.
- Mektubu açmak zorunda değildim. Ne söylediğini tamamen biliyordum.
You're exactly right, Tom.
- Tamamen haklısın, Tom.
Alright, mom, I get it!
- Tamam, anne, bunu anlıyorum!
Alright, see you then.
- Tamam, görüşürüz o zaman.
My studies are going okay.
- Benim çalışmalar tamam olacak.
We'll help you, okay?
- Biz size yardım ederiz, tamam mı?
You are entirely correct.
- Sen tamamen hatasızsın.
She has finished correcting the exercises.
- Alıştırmaları düzeltmeyi tamamladı.
I think our work here is done.
- Sanırım buradaki işimiz tamam.
All my homework is done.
- Bütün ödevlerim tamam.