Felicja, Łazarz adında yakışıklı bir adamla evli.
- Felicja is married to a handsome man called Lazarz.
Tom bana ebeveynlerimin ayrılmadan önce ne kadar süredir evli olduklarını sordu.
- Tom asked me how long my parents had been married before they separated.
Evlilik yaşam şekilleri çok değişiyor.
- Patterns of married life are changing a lot.
Size uzun ve mutlu bir evlilik hayatı diliyorum.
- I wish you a long and happy married life.
Misako, geçen Haziran bir Kanadalıyla evlendi.
- Misako married a Canadian last June.
O, Kanadalı bir kızla evlendi.
- He married a Canadian girl.
Onun için boşanma tek dezavantajla iyi bir buluş: ilk önce evlenmek zorundasın.
- For him, divorce is a good invention, with one sole disadvantage: you have to get married first.
Tom Mary'nin kesinlikle evlenmek istemediğini söylüyor.
- Tom says that Mary definitely doesn't want to be married.
Tom bu evli kadınla birlikte olmayı sürdürdü.
- Tom continued his relationship with that married woman.
Onunla evlenmek niyetindeydi.
- He intended to marry her.
Ben, şimdi benimle evlenmek istediğini biliyorum, ama siz daha sonra ikinci düşüncelere sahip olacağınızı düşünmüyor musunuz?
- I know you want to marry me now, but don't you think you'll have second thoughts afterward?
Tom Mary ile evlidir.
- Tom is married to Mary.
O, Amerikalı bir hanım ile evli.
- He is married to an American lady.
Ben şimdi evli bir kadınım.
- I'm a married woman now.
Tom, Mary'nin evli bir kadın olduğunu öğrendi.
- Tom found out that Mary was a married woman.
Lisa Lillien, Dan Schneider ile evlenmiştir.
- Lisa Lillien is married to Dan Schneider.
Hanako'nun Taro ile evlenmek istemediği açıktı.
- It was clear that Hanako did not wish to marry Taro.
Martyna ile evlenmek istiyorum.
- I want to marry Martyna.
Tom'la evlenmeye karar verdi.
- She decided to get married to Tom.
Onun için boşanma tek dezavantajla iyi bir buluş: ilk önce evlenmek zorundasın.
- For him, divorce is a good invention, with one sole disadvantage: you have to get married first.
Onun için boşanma tek dezavantajla iyi bir buluş: ilk önce evlenmek zorundasın.
- For him, divorce is a good invention, with one sole disadvantage: you have to get married first.
Bence Tom ve Mary evlenmek için çok genç.
- I think Tom and Mary are too young to get married.
Bu dergiye göre, en sevdiğim aktris önümüzdeki ilkbahar bir caz müzisyeniyle evlenecek.
- According to this magazine, my favorite actress will marry a jazz musician next spring.
Keşke benimle evlense.
- If only she would marry me.
Leyla evlenmek için nişanlıdır.
- Layla is engaged to be married.
Kızını bir doktorla evlendirmek istiyor.
- She wants to marry her daughter to a doctor.
Kızını benim gibi bir adamla evlendirmek ister misin?
- Would you want your daughter to marry a guy like me?
I have chequed him for it, and the young lion repents; marry, not in ashes and sackcloth, but in new silk and old sack.
The kyngdome of heven is lyke unto a certayne kinge, which maryed his sonne .
In some cultures, it is acceptable for an uncle to marry his niece.
His daughter was married some five years ago to a tailor's apprentice.
A justice of the peace will marry Jones and Smith.
... He wound up getting a job in manual labor, and he married a ...
... And you're going to get married. ...