I saw the children walk across the street.
- Çocukları caddeden karşıya geçerken gördüm.
I am able to swim across the river.
- Nehri karşıdan karşıya yüzebilirim.
You should save some money against a rainy day.
- Sıkıntılı günlere karşı biraz para biriktirmelisiniz.
My university friend is against terror.
- Üniversite arkadaşım terör karşıtı.
The exchange rate of the dollar versus the euro has declined.
- Doların Avroya karşı kuru inişe geçti.
I was face to face with my parents' murder.
- Ben anne ve babamın katili ile karşı karşıyaydım.
The teacher and I sat down face to face.
- Öğretmen ve ben karşı karşıya oturduk.
I was able to swim across the river.
- Ben nehri karşıdan karşıya yüzebildim.
The river is 35 meters across.
- Nehir karşıdan karşıya 35 metredir.
The candidate made wild accusations against his opponent.
- Aday rakibi karşısında vahşi suçlamalar yaptı.
He doesn't stand a chance against his opponent.
- Onun rakibine karşı bir şansı yok.
There is no evidence to the contrary.
- Hiçbir karşıt kanıt yoktur.
Tom sat opposite Mary.
- Tom Mary'nin karşısına oturdu.
His house is on the opposite side of the street.
- Onu evi caddenin karşı tarafında.
He countered their proposal with a surprising suggestion.
- O, onların teklifine şaşırtıcı bir öneri ile karşılık verdi.
There was no counterevidence.
- Hiçbir karşı delil yoktu.
My attitude towards him changed.
- Ona karşı tavrım değişti.
They behave towards Muslims in a way in which a Muslim would never behave towards his enemy.
- Onlar müslümanlara karşı bir müslümanın düşmanına karşı asla davranmadığı şekilde davranıyor.
He recoiled before his master's anger.
- O, efendisinin öfkesi karşısında geri çekildi.
I think I've met you before.
- Seninle daha önce karşılaştığımı düşünüyorum.
To be quite honest with you, I disagree with that statement.
- Sana karşı oldukça dürüst olmak gerekirse, o açıklamaya katılmıyorum.
You may disagree with and venture to question me, but remember, the feeling's mutual.
- Sen katılmayabilirsin ve beni sorgulamaya cesaret edebilirsin ama hatırla, duygu karşılıklıdır.
Compare your translation with the one on the blackboard.
- Çevirini tahtada olanla karşılaştır.
Let me compare the translation with the original.
- Çeviriyi orjinali ile karşılaştırayım.
In contrast to yesterday, it isn't hot at all today.
- Düne karşın,bugün hiç sıcak değil.
I'm sorry, but I am opposed to this project.
- Üzgünüm, ama bu projeye karşıyım.
I'm opposed to what he said.
- Onun söylediğine karşıyım.
If God is with us, then who can be against us?
- Eğer Allah bizimleyse, sonra kim bize karşı çıkabilir?
You should save some money against a rainy day.
- Sıkıntılı günlere karşı biraz para biriktirmelisiniz.
Many people don't realize that antibiotics are ineffective against viral diseases.
- Birçok kişi antibiyotiklerin virüs kaynaklı hastalıklara karşı etkisiz olduklarının farkında değil.
The anti-smoking law is just, in my opinion.
- Bence, sigara karşıtı yasa makul.
All human beings are born free and equal in dignity and rights. They are endowed with reason and conscience and should act towards one another in a spirit of brotherhood.
- Tüm insanlar özgür, şeref ve haklar bakımından eşit doğar. Akıl ve vicdana sahiplerdir ve birbirlerine karşı kardeşlik ruhuyla hareket etmelidir.
When meeting a person for the first time, keep the conversation light.
- Biriyle ilk defa karşılaştığında,konuşmayı hafif sürdür.
They behave towards Muslims in a way in which no Muslim would behave towards an unbeliever.
- Onlar müslümanlara hiçbir müslümanın kâfire karşı davranmadığı şekilde davranıyorlar.
They behave towards Muslims in a way in which a Muslim would never behave towards his enemy.
- Onlar müslümanlara karşı bir müslümanın düşmanına karşı asla davranmadığı şekilde davranıyor.
In contrast to yesterday, it isn't hot at all today.
- Düne karşın,bugün hiç sıcak değil.
As far as Bob is concerned, anything goes. By contrast, Jane is very cautious.
- Bob'a kalırsa, bir şey dönüyor. Buna karşılık, Jane çok dikkatli.
We must provide food and clothes for the victims.
- Mağdur kimselerin yiyecek ve giyecek ihtiyaçlarını karşılamalıyız.
When meeting a person for the first time, keep the conversation light.
- Biriyle ilk defa karşılaştığında,konuşmayı hafif sürdür.
They are strongly opposing my proposal.
- Onlar benim önerime kuvvetle karşı çıkıyorlar.
The controversial proposal has caused an intense war of words between the two opposing parties.
- Tartışmalı öneri, iki karşıt parti arasında yoğun bir söz savaşına neden oldu.
Tom is facing a challenge.
- Tom bir meydan okuma ile karşı karşıya.
Russia is facing great financial difficulties.
- Rusya büyük finansal zorluklarla karşılaşıyor.
I'm opposed to what he said.
- Onun söylediğine karşıyım.
We opposed his plan to build a new road.
- Biz onun yeni bir yol yapma planına karşı çıktık.
People should be honest with one another.
- İnsanlar birbirlerine karşı dürüst olmalı.
Everyone, without any discrimination, has the right to equal pay for equal work.
- Herkesin, hiçbir fark gözetilmeksizin, eşit iş karşılığında eşit ücrete hakkı vardır.