As far as my experience goes, such a plan is impossible.
- Anladığım kadarıyla, öylesine bir plan imkansızdır.
Tom can do whatever he wants as far as I'm concerned.
- Tom, bildiğim kadarıyla ne isterse yapabilir.
So far as I know, she is still unmarried.
- Bildiğim kadarıyla, o hâlâ bekâr.
He is, so far as I know, a reliable friend.
- O, bildiğim kadarıyla, güvenilir bir arkadaştır.
I'll wait here until she comes.
- O gelene kadar burada bekleyeceğim.
I had never seen a panda until I went to China.
- Çin'e gidene kadar hiç panda görmemiştim.
He worked from morning till night.
- O, sabahtan akşama kadar çalıştı.
I cannot start till six o'clock.
- 06:00 ya kadar başlayamam.
Linda can dance as well as Meg.
- Linda Meg kadar iyi dans edebilir.
He teaches mathematics as well as English.
- O, İngilizce öğrettiği kadar matematik de öğretiyor.
I am about as big as my father now.
- Şimdi yaklaşık babam kadar büyüğüm.
The American news is reporting that Hurricane Irene is as big as Europe, which is a bit of an exaggeration.
- Amerikan haber Irene Kasırgası'nın Avrupa kadar büyük olduğunu bildiriyor, bu biraz abartıdır.
The news surprised him as much as it did me.
- Haber onu, beni şaşırttığı kadar, çok şaşırttı.
As much as 90 percent of happiness comes from elements such as attitude, life control and relationships.
- Mutluluğun yüzde 90 kadarı tutum, yaşam kontrolü ve ilişkiler gibi unsurlardan geliyor.
The people all praised the emperor's clothes without telling him the truth so as not to seem stupid, until a little boy said, The emperor is naked!
- İnsanların hepsi küçük bir çocuk İmparator çıplak! deyinceye kadar aptal görünmemek için ona gerçeği söylemeden imparatorun giysilerini övdü.
Today I'm working a little late so as to avoid a rush in the morning.
- Sabahleyin bir koşuşturmadan kaçınmak için bugün biraz geç saatlere kadar çalışacağım.
How long does it take you to do something like that?
- Öyle bir şey yapman ne kadar sürer?
I'm too old to do something like that.
- Öyle bir şeyi yapamayacak kadar yaşlıyım.
What will we do if we miss the last train? How about waiting until morning at an internet café or somewhere else?
- Son treni kaçırırsak ne yapacağız? Sabaha kadar bir internet kafede ya da başka bir yerde beklemeye ne dersin?
I expect to stay in Boston a day or so.
- Bir güne kadar Boston'da kalmayı umuyorum.
To take something too far.
- Bir şey alamayacak kadar çok uzak.
All you ever do is nitpick. I wish you could say something more constructive.
- Şu ana kadar yaptığın bütün şey her şeye kusur bulmak, keşke daha yapıcı bir şey söyleyebilsen.
I really wonder how much the inheritance tax will amount to.
- Gerçekten veraset vergisinin ne kadar tutacağını merak ediyorum.
What does the bill amount to?
- Fatura ne kadar tutuyor?
Today, the temperature rose as high as 30 degrees Celsius.
- Bugün ısı 30 santigrat dereceye kadar yükseldi.
She can be trusted to some degree.
- Ona bir dereceye kadar güvenilebilir.
Your income is about twice as large as mine is.
- Gelirin, benimkinin yaklaşık iki katı kadar büyük.
Don't worry about money so much.
- Para için o kadar çok kaygılanma.
Today, the temperature rose as high as 30 degrees Celsius.
- Bugün ısı 30 santigrat dereceye kadar yükseldi.
The suspect was given the third degree until he confessed his crime.
- Şüpheli suçunu itiraf edene kadar üçüncü dereceden suçlu sayıldı.
The news surprised him as much as it did me.
- Haber onu, beni şaşırttığı kadar, çok şaşırttı.
I will help as much as I can.
- Ben elimden geldiği kadar yardımcı olacağım.
She has as many stamps as I.
- O, benim sahip olduğum kadar çok sayıda pula sahip.
Lucy has as many friends as I do.
- Lucy benim sahip olduğum kadar çok sayıda arkadaşa sahip.
Got into debt right up to my ears.
- Gırtlağıma kadar borca battım.
My son can count up to a hundred now.
- Oğlum şu an yüze kadar sayabiliyor.
Three people can keep a secret so long as two of them are dead.
- Üç kişi, onlardan ikisi ölene kadar bir sırrı saklayabilir.
Her hair was so long as to reach the floor.
- Saçları yere ulaşacak kadar uzundu.
Try to do so as far as the station.
- İstasyona kadar öyle yapmaya çalış.
As far as my experience goes, such a plan is impossible.
- Anladığım kadarıyla, öylesine bir plan imkansızdır.
We conversed until late at night while eating cake and drinking tea.
- Biz kek yerken ve çay içerken gece geç saatlere kadar konuştuk.
Why don't you wait here while I finish what I'm doing?
- Neden yaptığımı bitirinceye kadar burada beklemiyorsun?
When I was young, I tried to read as many books as I could.
- Gençken, okuyabildiğim kadar fazla kitap okumayı denedim.
When angry, count ten; when very angry, a hundred.
- Kızgınsan ona kadar; çok kızgınsan yüze kadar say.
Hayat yaz çiçekleri, ölüm de güz yaprakları gibi güzel olsun.
- Yaşam yaz çiçekleri, ölüm de sonbahar yaprakları kadar güzel olsun.