His girlfriend is Japanese.
- Onun kız arkadaşı Japon.
I sometimes wonder if I am a girl.
- Bazen bir kız mıyım diye merak ediyorum.
He was impatient to see his daughter.
- Kızını görmek için çok sabırsızdı.
I'm Helen Cartwright's daughter.
- Ben, Helen Cartwright'ın kızıyım.
That girl who has long hair is Judy.
- Uzun saçlı o kız Judy'dir.
That girl whose hair is long is Judy.
- Saçı uzun olan kız Judy.
Dad uses fire to roast a chicken.
- Babam tavuk kızartmak için ateş kullanır.
I like roast chicken.
- Fırında kızartılmış tavuğu severim.
He looks like the yellow angry bird.
- O sarı kızgın kuş gibi görünüyor.
The girl released the birds from the cage.
- Kız kuşları kafesten serbest bıraktı.
That female student is American.
- O kız öğrenci Amerikalıdır.
That teacher tends to be partial to female students.
- Şu öğretmen kız öğrencilere düşkün olma eğilimindedir.
I'm beginning to miss my girlfriend.
- Kız arkadaşımı özlemeye başlıyorum.
I miss my little sister.
- Küçük kız kardeşimi özlüyorum.
The maid gave up her job.
- Hizmetçi kız, işinden ayrıldı.
What's your wife's maiden name?
- Karınızın kızlık soyadı nedir?
The beautiful maiden sat on the top of the rock and combed her golden hair in the sunshine.
- Güzel genç kız kayanın tepesine oturdu ve güneşte altın rengi saçlarını taradı.
What's your mother's maiden name?
- Annenin kızlık soyadı nedir?
I saw a video of a man who can fry chicken without using tongs.
- Maşa kullanmadan tavuk kızartabilen bir adamın videosunu izledim.
Dad uses fire to roast a chicken.
- Babam tavuk kızartmak için ateş kullanır.
Mary wore bunny slippers.
- Mary kız terlikleri giydi.
Tom gave his daughter a stuffed bunny.
- Tom kızına bir doldurulmuş tavşan verdi.
Do those girls wear white skirts?
- O kızlar beyaz etek mi giyiyor?
These girls use white skirts.
- Bu kızlar beyaz gömlek kullanıyor.
There was once upon a time an old Queen whose husband had been dead for many years, and she had a beautiful daughter.
- Biz zamanlar kocası yıllar önce ölmüş olan yaşlı bir kraliçe vardı ve onun da güzel bir kızı vardı.
Once upon a time there lived a king and queen who had three very beautiful daughters.
- Bizr zamanlar, üç çok güzel kızı olan bir kral ve kraliçe yaşardı.
Tom resented the fact that Mary got the promotion instead of him.
- Tom onun yerine Mary'nin terfi alması gerçeğine kızdı.
I resent the way he treated me.
- Onun bana davranma şekline kızıyorum.
Most virgins have an intact hymen.
- Çoğu bakirenin sağlam bir kızlık zarı vardır.
That girl who's wearing a scarf is a virgin.
- Bir eşarp takan o kız bakire.
Betty is a pretty girl, isn't she?
- Betty güzel bir kızdır, değil mi?
He married a Canadian girl.
- O, Kanadalı bir kızla evlendi.
Jill is the only girl in our club.
- Jill Kulübümüzde tek kız.
He deprived my little sister of all her toys.
- O benim kız kardeşimi oyuncaklarından etti.
Yesterday my sister went to Kobe.
- Dün kız kardeşim Kobe'ye gitti.
The daughter brushes her hair.
- Kız evlat saçını fırçalar.
He leaves a widow and a daughter.
- Dul bir kadın ve bir kız evlat bırakıyor.
Mr. Eliot's niece goes to a women's college.
- Bay Eliot'un kız yeğeni bir kadınlar üniversitesine gidiyor.
His niece is attractive and mature for her age.
- Onun kız yeğeni çekici ve yaşına göre olgundur.
How can you be sure your girlfriend isn't faking her orgasms?
- Kız arkadaşının orgazm takliti yapmadığından nasıl emin olabilirsin?
I ran into your girlfriend.
- Kız arkadaşına doğru koştum.
He proposed to his girl friend with a ring he had stolen from a local jewelry.
- O yerel bir kuyumcudan çaldığı bir yüzükle kız arkadaşına evlenme teklif etti.
Mary is a girly girl.
- Mary kız gibi bir kız.
Mary is not a girly girl.
- Mary kız gibi bir kız değil.
Mary earned many badges as a girl scout.
- Mary bir kız izci olarak birçok başarı madalyası kazandı.
You can't be a Boy Scout, but you could be a Girl Scout.
- Sen bir erkek izci olamazsın ama bir Kız izci olabilirsin.
There's no doubt that the Maiden's Tower is a symbol of Istanbul, Turkey.
- Hiç şüphe yok ki Kız Kulesi İstanbul'un simgelerinden birisidir.
The teacher made all of his female students fall in love with him.
- Öğretmen, kız öğrencilerinin hepsinin ona aşık olmasını sağladı.
That teacher tends to be partial to female students.
- Şu öğretmen kız öğrencilere düşkün olma eğilimindedir.
There's no doubt that the Maiden's Tower is a symbol of Istanbul, Turkey.
- Hiç şüphe yok ki Kız Kulesi İstanbul'un simgelerinden birisidir.
She has an equal number of grandsons and granddaughters.
- Onun eşit sayıda erkek ve kız torunları var.
That old woman smiled at her granddaughter.
- O yaşlı kadın kız torununa gülümsedi.
Many boys and girls were present.
- Birçok erkek ve kız çocuğu vardı.
Mary is smarter than most girls her age.
- Mary onun yaşındaki çoğu kız çocuğundan daha zekidir.
Tom and his girlfriend are in the same class.
- Tom ve kız arkadaşı aynı sınıfta.
I want to learn to speak Hawaiian, so I can impress my girlfriend.
- Havaiili konuşmayı öğrenmek istiyorum, böylece kız arkadaşımı etkileyebilirim.
Do you have a steady girlfriend?
- Sürekli çıktığın bir kız arkadaşın var mı?
Tom has a steady girlfriend.
- Tom'un istikrarlı bir kız arkadaşı var.
She remained a spinster all her life.
- Hayatı boyunca bir kız kurusu kaldı.
She goes to a girls' high school.
- O, bir kız lisesine gidiyor.
He teaches in a girls' high school.
- O bir kız lisesinde öğretmenlik yapıyor.
Tom giggled like a schoolgirl.
- Tom bir kız öğrenci gibi kıkırdadı.
Tom blushed like a schoolgirl.
- Tom bir kız öğrenci gibi kızardı.
Tom asked the waitress for the wine list.
- Tom garson kızdan şarap listesini istedi.
Dan befriended one of the waitresses.
- Dan garson kızlardan birine yardım etti.
He introduced his sister to me.
- O, bana kız kardeşini tanıttı.
My sister likes sweets.
- Kız kardeşim şekerleri sever.
You should visit the maiden tower when you go to Istanbul.
A policeman asked the girls if the car was theirs.
- Bir polis, kızlara arabanın onlara ait olup olmadığını sordu.
Ukrainian girls are the most beautiful girls in the world.
- Ukraynalı kızlar, dünyanın en güzel kızlarıdır.
Do you think Mary is too fat to be a cheerleader?
- Mary'nin bir ponpon kız olamayacak kadar şişman olduğunu düşünüyor musun?
Aren't you one of the cheerleaders?
- Ponpon kızlardan biri değil misin?
The two men competed for the young maiden's heart.
- İki adam genç kızın kalbi için yarıştı.
The beautiful maiden sat on the top of the rock and combed her golden hair in the sunshine.
- Güzel genç kız kayanın tepesine oturdu ve güneşte altın rengi saçlarını taradı.
Who is the pretty girl sitting beside Jack?
- Jack'in yanında oturan güzel kız kim?
Look at the tall pretty girl standing there.
- Orada duran uzun boylu güzel kıza bak.
Tom giggled girlishly.
- Tom kız gibi kıkırdadı.
The blonde girl has a really nice cleavage.
- Sarışın kızın gerçekten güzel bir göğüs dekoltesi var.
Do you know who that tall blonde girl in green is?
- Yeşil giyinmiş, o uzun boylu sarışın kızın kim olduğunu biliyor musun?