İşsiz sayısı tüm zamanların en yükseğindedir.
- The number of jobless is at an all time high.
Japonya'da işsizlik oranı Eylül 2015'te yüzde 3.4 idi.
- The jobless rate in Japan was 3.4 percent in September 2015.
Benim görevim donuk ve sıkıcı.
- My job is dull and boring.
İşi bitirmek sizin göreviniz.
- It's your duty to finish the job.
Tom son üç aydır işsiz.
- Tom has been unemployed for the past three months.
Tom işsiz bir güvenlik görevlisidir.
- Tom is an unemployed security guard.
Ann, bir iş bulamıyor.
- Ann can't find a job.
İşinden ayrılmaya karar verdi.
- She decided to quit her job.
Ben meslek hakkında buradayım.
- I'm here about the job.
O çok stresli bir meslek.
- It's a very stressful job.
Benim işyeri ile iyi bir iş yaparım.
- I do a good job with my work.
Tom işini seven mutlu bir adam ve işyeri hakkında iyi hissediyor.
- Tom is a happy guy who likes his job and feels good about his workplace.
Teklifimle ilgili patronumun yaptığı ağır eleştiriden sonra, burada çalışmayı ne kadar süre sürdürmek istediğimden emin değilim.
- After the hatchet job my boss did on my proposal, I'm not sure how long I want to keep on working here.
Eğer gerçekten bir işe ihtiyacın varsa, niçin Tom için çalışmayı düşünmüyorsun?
- If you really need a job, why don't you consider working for Tom?
Bildiğin gibi, işimi kaybettim, bu yüzden bütün faturalarımı ödemekte sorun yaşıyorum.
- As you know, I've lost my job, so I'm having trouble paying all my bills.
Onunla, Boeing diğer sorunların da olabileceği, ama mürettabat işini doğru şekilde yaparsa bir kazadan kaçınılabileceği anlamına gelir.
- By that, Boeing means that there may also have been other problems, but that an accident could have been avoided if the crew had done their job correctly.
Patronum zor işi bana verdi.
- My boss assigned the hard job to me.
George o zor işi almaya isteksizdir.
- George is reluctant to take on that difficult job.
İçeriden birinin yardımıyla işlenmiş bir suçtu.
- It was an inside job.
Polisin işi suçu önlemek ve araştırmaktır.
- The police's job is to prevent and investigate crime.
Tom, Mary'yi işinden ayrılmaya ikna etmekte zorluk yaşadı.
- Tom had difficulty convincing Mary to quit her job.
Tom işini bırakması gerektiği konusunda Mary'yi ikna etmekte zorluk yaşadı.
- Tom had difficulty convincing Mary that she should quit her job.
Herkes komik roller oynamanın diğerlerinden daha zor olduğunu iddia ediyor fakat bu hiç doğru değil. Herhangi bir alanda, iyi bir iş yapmak her zaman zordur.
- Everyone claims that it's harder to play comic roles than others, but that's not true at all. Doing a good job is always difficult, in any area.
Tom iyi bir iş yapmak istiyor.
- Tom wants to do a good job.
Farklı işler farklı aletler gerektirir.
- Different jobs require different tools.
Mademki iş için doğru aletlere sahibim bu benim yapmam için kolay olacak.
- It'll be easier for me to do since I have the right tools for the job.
That surgeon has a great job.
I've got a job for you - could you wash the dishes?.
We wanted to sell a turnkey plant, but they jobbed out the contract to small firms.