Mary kontrollü bir eşti.
- Mary was a controlled wife.
Araba dijital kontrollü klima ile donatılmıştır.
- The car is equipped with digitally controlled air conditioning.
Tom Mary'ye vurmak istedi ama kendini kontrol etti.
- Tom wanted to hit Mary, but he controlled himself.
Fadıl, bölgedeki uyuşturucu ticaretini kontrol etti.
- Fadil controlled the drug trade in the area.
Sami'nin arabası dedektifler tarafından incelendi.
- Sami's car was inspected by investigators.
Tom cihazı dikkatlice inceledi.
- Tom inspected the equipment carefully.
Bütün kapıların güvenli bir şekilde kapatılıp kapatılmadığını kontrol etti.
- He checked that all the doors were safely shut.
O, satın almadan önce evin dayanıklılığını kontrol etti.
- He checked the durability of the house before buying it.