The old man escaped, but with difficulty.
 - Yaşlı adam kaçtı ama güçlükle.
They answered their teacher's question with difficulty.
 - Onlar öğretmenlerinin sorusuna güçlükle cevap verdi.
Tom could hardly walk.
 - Tom güçlükle yürüyebiliyordu.
Tom could hardly wait to see Mary.
 - Tom Mary'yi görmek için güçlükle bekleyebiliyordu.
He just barely managed to pass the test.
 - Testi güçlükle geçmeyi başardı.
Tom just barely earns enough to live on.
 - Tom geçinmek için güçlükle yeterince kazanıyor.
Tom scarcely recognized Mary.
 - Tom güçlükle Mary'yi tanıdı.
I scarcely believed my eyes.
 - Ben gözlerime güçlükle inandım.
Anyone who creates hassle should leave.
 - Güçlük yaratan biri terk etmeli.
We know it's a hassle.
 - Bunun bir güçlük olduğunu biliyoruz.
I have difficulty understanding abstract modern art, especially Mondrian.
 - Soyut modern sanatı anlamada güçlük çekiyorum, özellikle Mondrian.
The old woman climbed the stairs with difficulty.
 - Yaşlı kadın merdivenleri güçlükle tırmandı.
Tom had trouble remembering what Mary looked like.
 - Tom Mary'nin nasıl biri olduğunu hatırlamada güçlük çekiyordu.
I had no trouble finding his office.
 - Onun ofisini bulmakta güçlük çekmedim.
Face adversity with courage.
 - Güçlüklerle cesaretle yüzleş.