The old woman climbed the stairs with difficulty.
- Yaşlı kadın merdivenleri güçlükle tırmandı.
The dog breathed with difficulty.
- Köpek güçlükle nefes aldı.
Tom could hardly stand the pain.
- Tom acıya güçlükle katlanabiliyordu.
Some stars are hardly visible to the naked eye.
- Bazı yıldızlar çıplak gözle güçlükle görülebilmektedir.
I just barely managed to pass the test.
- Testi güçlükle geçebildim.
He just barely managed to pass the test.
- Testi güçlükle geçmeyi başardı.
I scarcely believed my eyes.
- Ben gözlerime güçlükle inandım.
I could scarcely stand on my feet.
- Ayaklarımın üzerinde güçlükle durabiliyordum.
Anyone who creates hassle should leave.
- Güçlük yaratan biri terk etmeli.
We know it's a hassle.
- Bunun bir güçlük olduğunu biliyoruz.
She had no difficulty in learning the poem by heart.
- O, şiiri ezberlemede güçlük çekmedi.
The old man escaped, but with difficulty.
- Yaşlı adam kaçtı ama güçlükle.
I always have trouble pronouncing that word.
- O kelimeyi telaffuz etmede her zaman güçlük yaşıyorum.
I had trouble deciding which brand of dog food to feed my dog.
- Köpeğimi hangi marka köpek yiyeceği ile besleyeceğime karar vermede güçlük çekiyorum.
Face adversity with courage.
- Güçlüklerle cesaretle yüzleş.