Askerler kahramanca savaştılar fakat sonunda teslim olmak zorunda kaldılar.
 - The soldiers fought valiantly, but finally they had to give in.
Bay Williams'ın Vietnam Savaşı'nda savaştığını bilmiyordum.
 - I didn't know that Mr. Williams fought in the Vietnam War.
Bazıları savaşmak için isteksiz.
 - Some were unwilling to fight.
Büyük bir savaşçı güç yayar. O ölümüne savaşmak zorunda değildir.
 - A great warrior radiates strength. He doesn't have to fight to the death.
Tom seninle dövüşmeyecek kadar akıllıdır.
 - Tom knows better than to fight with you.
Ortak düşmanı yenmek için birlikte dövüşmek zorunda olduklarını biliyorlardı.
 - They knew they must fight together to defeat the common enemy.
Bu, elinin biri arkanda bağlıyken biriyle dövüşmek gibidir.
 - This is like fighting someone with one arm tied behind your back.
Gerçekten hiç dövüşmek istemiyordu.
 - He did not really want to fight at all.
Tom kavga etmek istemiyor.
 - Tom doesn't want to fight.
Ben kavga etmekten hoşlanmam.
 - I don't enjoy fighting.
Sonuna kadar mücadele edelim.
 - Let's fight to the last.
Hastalıklarla mücadele etmek için doktorlar ilaçlar öneriyor.
 - Doctors suggest drugs to fight diseases.
Kavga, birçok tutuklamalarla sonuçlandı.
 - The fight resulted in several arrests.
Sınır kavgaları yaygındı.
 - Border fights were common.
Hastalıklarla mücadele etmek için doktorlar ilaçlar öneriyor.
 - Doctors suggest drugs to fight diseases.
O, siyahların şiddet olmaksızın eşit haklar için mücadelelerini kazanabileceklerine inanıyordu.
 - He believed that blacks could win their fight for equal rights without violence.
Döğüşmekten başka seçeneğimiz yoktu.
 - We had no alternative but to fight.
İsyancı kuvvetler döğüşmek için hazırlandı.
 - Rebel forces prepared to fight.
Tom döğüştüğü için okuldan atıldı.
 - Tom was expelled from school for fighting.
Tom, Mary ve John'un niçin döğüştüklerini bilmiyor.
 - Tom doesn't know why Mary and John are fighting.
Büyük bir savaşçı güç yayar. O ölümüne savaşmak zorunda değildir.
 - A great warrior radiates strength. He doesn't have to fight to the death.
Farragut, New Orleans'ı savaş olmadan ele geçirdi.
 - Farragut captured New Orleans without a fight.
Ben kendi savaşımı veriyorum.
 - I fight my own battles.
Tom mücadele etmek için hazırdır.
 - Tom is ready for a fight.
Hastalıklarla mücadele etmek için doktorlar ilaçlar öneriyor.
 - Doctors suggest drugs to fight diseases.
... And so we fought very hard over this. ...
... fought for our country. That grows our economy. So we just have a different theory. And when ...