Mary olağandışı notlar aldı.
- Mary got extraordinary grades.
Meri olağandışı bir kadın.
- Mary is an extraordinary woman.
Tom'un olağanüstü dereceleri var.
- Tom got extraordinary grades.
Tom olağanüstü hızı olan bir atlettir.
- Tom is an athlete with extraordinary speed.
Ciddi ve sıradışı bir sorunum var.
- I have a serious and extraordinary problem.
Mary sıradışı bir kadındı.
- Mary was an extraordinary woman.
Bir şey okumayan bir kişi görülmemiş bir kolaylıkla aldatılabilir.
- A person never reading anything may be fooled with an extraordinary easiness.
Sanırım o olağan dışı.
- I take it that's unusual.
Olağan dışı bir şey hissediyor musun?
- Do you sense something unusual?
Biz alışılmadık bir şey bulmadık.
- We didn't find anything unusual.
Tom'un bu kadar erken burada olması alışılmadık.
- It's unusual for Tom to be here so early.
Sami kendini biraz garip hissediyordu.
- Sami was feeling a bit unusual.
Olağandışı düşük ısılar bu yıl düşük kaliteli pirinç hasatından sorumlu tutulmaktadır.
- Unusually low temperatures account for the poor rice crop this year.
Onun gece geç saatlere kadar yatmamasının olağandışı olduğunu düşündüm.
- I thought it was unusual that he was up so late at night.
Konuşman için tuhaf bir konu ileri sürmek zorunda değilsin.
- You don't have to come up with an unusual topic for your speech.
Bana sorarsan, o biraz tuhaf.
- If you ask me, she's a little unusual.
... The 20th century is the most extraordinary moment in human history. ...
... inordinate and extraordinary human progress has been made by the ...