Once upon a time, there was a beautiful princess.
- Bir zamanlar güzel bir prenses varmış.
Once upon a time there was a chicken that had a crispbread.
- Bir zamanlar bir tavuk vardı, onun bir gözlemesi vardı.
I have seen him once on the train.
- Onu bir zamanlar trende gördüm.
I met him once when I was a student.
- Bir zamanlar bir öğrenci iken onunla tanıştım.
At one time we were enemies, but we've buried the hatchet and we are now on friendly terms with each other.
- Biz bir zamanlar düşmandık fakat baltayı gömdük ve şimdi birbirimizle dostane şartlardayız.
At one time there were many slaves in America.
- Bir zamanlar Amerika'da birçok köle vardı.
Let's schedule a meeting sometime early next week.
- Gelecek hafta erken bir zamanda bir toplantı planlayalım.
Come and visit us in Paris sometime soon.
- Yakın bir zamanda Paris'te bizi ziyaret etmeye gel.