Определение base в Английский Язык Турецкий язык словарь
- {f} dayandırmak
- {i} üs
Soğuk Savaş döneminde Küba ve Vietnam'da Sovyet deniz ve hava deniz üsleri vardı.
- In the Cold War era, Soviet naval and air bases existed in Cuba and Vietnam.
Roger Miller Amerikan Birleşik Devletleri Ordusu'na on yedi yaşında katıldı. Atlanta, Georgia'ya yakın bir üsse gönderildi.
- Roger Miller entered the United States Army at the age of seventeen. He was sent to an army base near Atlanta, Georgia.
- baz
Biz bazen eylemlerine dayalı olarak diğerlerini yargılarız.
- We sometimes judge others based on their actions.
Bazı insanlar beyzbol sever, diğerleri futbol sever.
- Some people like baseball, others like soccer.
- {i} altlık
- temel
Hiçbir şey korku temelli saygıdan daha aşağılık değil.
- Nothing is more contemptible than respect based on fear.
Temelsiz spekülasyonlar.
- Baseless speculations.
- {i} kaide
- esas
- {i} dayanak
- taban
Koninin tabanı bir dairedir.
- The base of a cone is a circle.
Tom lisesinin beyzbol takımı için ikinci taban oynardı.
- Tom used to play second base for his high school's baseball team.
- {i} alt
Simyagerler adi metalleri altına ve gümüşe dönüştürmeye çalıştılar.
- Alchemists tried to transmute base metals into gold and silver.
Simyagerler kurşun gibi baz metalleri altına dönüştürmeye çalıştı.
- Alchemists tried to turn base metals such as lead into gold.
- {i} kök
- aşağılık
Hiçbir şey korkuya dayalı saygıdan daha aşağılık değildir.
- Nothing is more contemptible than respect that is based on fear.
Hiçbir şey korku temelli saygıdan daha aşağılık değil.
- Nothing is more contemptible than respect based on fear.
- alçak
- adi
Simyagerler adi metalleri altına ve gümüşe dönüştürmeye çalıştılar.
- Alchemists tried to transmute base metals into gold and silver.
- {i} ask. üs
- sütü bozuk
- {i} saha kenarı
- merkez şube
- (Askeri) DAHİLİ HAVA ALANI, ESAS (ANA) UÇAK GEMİSİ: bkz: "emergency fleet operating base; establishment; island bases"
- spor depart
- üst tabaka
- ciğeri beş para etmez
- (Arkeoloji) sütun altlığı
- karargah
- altyapı
- asıl
- bağlamak
- ana
Kar fırtınasında ana kampımıza geri dönmeyi çok zor bulduk.
- We found it very hard going back to our base camp in the blizzard.
- başlama sayısı
- dayandığı
- (Mimarlık) ayaklık
- (Argo) uyuşturucu
- değersiz
- süfli
- alt kısım
- temellenmek
- temel almak
- sütsüz
- (İnşaat) süpürgelik
- merkez
Şirketimizin merkezi Tokyo'dadır.
- Our company's base is in Tokyo.
Chicago Cubs, Chicago, Illinois merkezli bir profesyonel beyzbol takımıdır.
- The Chicago Cubs are a professional baseball team based in Chicago, Illinois.
- düzlem
Geometri noktalar, çizgiler ve düzlemlere dayalıdır.
- Geometry is based on points, lines and planes.
- alçakça
- öz
Spordan hoşlanır mısın? Evet, özellikle beyzboldan hoşlanırım.
- Do you like sports? Yes, I especially like baseball.
Dachshund sosisleri ilk olarak New York'ta popüler oldu, özellikle beyzbol oyunlarında.
- Dachshund sausages first became popular in New York, especially at baseball games.
- {f} dayan
Komedyenler şakalarını şiddetli ölüm ya da ciddi kazalar gibi trajik durumlara dayandırırlar.
- Comedians base their jokes on tragic situations like violent death or serious accidents.
Bu hikaye gerçeklere dayanmaktadır.
- This story is based on facts.
- başlangıç çekidi
- {i} kim. baz
- bir şeyin üzerinde durduğu kısım
- baş
Toplam dürüstlüğe dayalı bir ilişki başarısızlığa mahkûmdur.
- A relationship based on total honesty is bound to fail.
Ne zaman beyzbolu sevmeye başladın?
- When did you start liking baseball?
- (on/upon ile) ...üzerine kurmak
- doğru
Tom bodruma doğru yürüdü.
- Tom walked down into the basement.
Doğrulama yöntemi Bowling'in raporlarına da dayanıyordu.
- The validation methodology was based also on Bowling's reports.
- -e dayandırmak
- içerik
- özül
- {f} tesis etmek
- baseboard süpürgelik
- {s} kaba
- baseburner yakıt
- {i} dip
- taban,v.dayan: n.esas
- (Tekstil) 1. alt levha 2. baz
- {i} başlangıç sayısı
- bir uzvun gövdeye bitiştiği noktaya en yakın kısmı
- {i} depart
- {s} kalp
- sap dibi
- kim alkali
- {f} kurmak
- {s} sahte
- {s} katışık
- döşemenin kenar tahtalan
- base arithmetic
- Taban aritmetiği
- base on
- esas kabul etmek
- base on
- baz almak
- base on
- temele dayandırmak
- base unit
- (Askeri) esas birlik
- base unit
- (Bilgisayar,Gıda,Ticaret) temel birim
- base bid
- ana teklif
- base circle
- çark dişi taban dairesi
- base colour
- zemin rengi
- base course
- temel tabakası
- base fitting
- altlık parçası
- base fuse
- dip tapa
- base hit
- beysbol vuruşu
- base language
- taban dili
- base line
- kenar izgisi
- base line
- ana hat
- base line
- saha kenarı
- base metal
- baz metal
- base metals
- adi metaller
- base moulding
- kaide kornişi
- base number
- taban sayısı
- base of a column
- sütun tabanı
- base of operations
- hareket üssü
- base of opertions
- hareket üssü
- base on
- dayandırmak
- base on
- üzerine kurmak
- base on
- dayan
- base plate
- altlık
- base plate spring
- taban plakası yayı
- base price
- temel fiyat
- base register
- temel yazmaç
- base resistant
- bazlara dirençli
- base spreading resistance
- baz iç direnci
- base time
- taban zaman
- base upon
- dayan
- base camp
- (Dağcılık) Ana kamp: Dağın zirveye yakın bölgesinde zirve denemesine kadar dağcıların kaldığı kalıcı çadır bölgesi
Tipi artınca denemeyi iptal edip ana kampa geri indik.
- base case
- temel olgu
- base circle
- çark dışı taban dairesi
- base circle
- (Mühendislik) diş dibi dairesi (dişlide)
- base coat
- Asıl boya tabakasından önce atılan astar boya tabakası
- base form
- (Dilbilim) Kök biçim
- base frame
- Temel çerçeve
- base material
- taban malzeme
- base metal
- anametal
- base on
- üzerine temellendirmek, ...a dayandırmak, ...ya dayamak
- base on
- -e dayanmak
- base on balls
- hayalarımı baz
- base pair
- (Biyoloji) Baz çifti
- base runner
- baz runner
- base shear
- (İnşaat) Taban kesmesi
- base year
- temel yıllı
- base altitude method
- (Askeri) ANA İRTİFA BOMBARDIMAN USULÜ: Bir hava bombardıman usulü. Bu usulde; önden giden tayyare veya birkaç tayyareden müteşekkil kademe, bombalarını belirli bir yükseklikten (ana irtifadan), bunu takip eden tayyareler de daha yüksek irtifadan atar
- base angle
- (Askeri) TEVCİH AÇISI: Atış hattı (base point line) ile tevcih hattı (orienting line) arasında meydana gelen, saat ibresi istikametindeki yatay açı
- base coin
- sahte para
- base complex
- (Askeri) Bknz. "Air force base; Army base; Marine base; Naval base; Naval or marine (air) base". Ayrıca bakınız: "noncontiguous facility"
- base development
- (Askeri) ÜS GELİŞTİRME: Bir bölge veya mahalleye ait kaynakların ve tesislerin askeri harekatı desteklemek üzere ıslah veya genişletilmesi
- base element
- (Askeri) ESAS UNSUR: Esas birlik, irtibat birliği. Bknz. "base" ve "base unit"
- base line
- {i} kenar çizgisi
- base line
- (isim) kenar çizgisi, ölçü alınan çizgi
- base locking spring
- (Tekstil) alt emniyet yayı
- base maintenance
- (Askeri) ANA BAKIM: Buna depo bakımı (depot maintenance) de denir. Bak "maintenance category"
- base map
- (Askeri) ESAS HARİTA: Özel mahiyette ilave bilginin derlendiği veya üstüne tekrar basıldığı esas olarak kullanılan belirli temel bilgiyi gösteren bir harita veya şema. Aynı zamanda, özel bilgileri gösteren haritaların hazırlandığı tüm bilgileri ihtiva eden haritaya da denir. Ayrıca bakınız "chart base; map"
- base of trajectory
- (Askeri) NAMLU AĞZI YATAY HATTI, NAMLU AĞZI YATAYI: Bir silahın namlu ağzı merkezinden mermi yolu alçalış eğrisinde, namlu ağzı ile aynı seviyede bulunan noktaya uzatılmış düz yatay hat
- base oneself on
- güvenmek
- base peak
- referans pik
- base piece
- (Askeri) ESAS TOP: Bataryada, ilk atış esaslarının hesaplanmasında ve diğer topların buna göre tevcihinde esas olarak kullanılan top veya obüs. Buna "directing gun" da denir
- base plate
- (Tekstil) alt levha
- base point
- (Askeri) DÜZELTME TANZİM NOKTASI: Hedef bölgesindeki bir nokta. Bu noktanın yeri arazide, atış planında veya her ikisinde de bellidir. Bu nokta atış esaslarının hesaplanmasında esas ve müracaat noktası olarak kullanılır. Ayrıca bakınız: "registration point"
- base rate of interest
- (Ticaret) temel faiz oranı
- base reserves
- (Askeri) ESAS YEDEK İKMAL MADDELERİ: Bir harekat alanında genel yedek ikmal maddeleri (general reserves) olarak depolarda muhafaza edilen maddeler. Ayrıca bakınız: "reserve supplies"
- base ring
- (Askeri) döşeme çemberi
- base rock
- taban kayacı
- base salary
- temel ücret
- base services
- (Askeri) ÜS HİZMETLERİ: Taktik birliklerin faaliyette bulundukları bir askeri üs'de ve özellikle bir hava üssünde bulunan malzeme ve personelin genel ikmal ve bakımı
- base shop
- (Askeri) ANA TAMİR FABRİKASI: Bak. "depot maintenance shop"
- base solution
- (Kimya) baz çözelti
- base upon
- dayamak
- base view
- (Tıp) alttan görünüm
- base wallah
- üs görevlisi
- based
- {s} yerleşik
Tom, Boston'da yerleşik.
- Tom is based in Boston.
- based
- {s} merkezli
Corsairfly, Paris merkezli bir havayoludur.
- Corsairfly is an airline based in Paris.
Chicago Cubs, Chicago, Illinois merkezli bir profesyonel beyzbol takımıdır.
- The Chicago Cubs are a professional baseball team based in Chicago, Illinois.
- based
- {s} kurulmuş
- base on
- dayanmak
- base on
- esas almak
- base upon
- dayanmak
- based
- temeli
- based
- esaslı
- based
- istinat etmek
- bases
- temel
- based
- dayalı
Görüşün gerçeğe dayalı değil.
- Your argument is not based in reality.
Hikaye gerçeğe dayalıdır.
- The story is based on fact.
- based
- dayandırılmış
- baseless
- asılsız
- baseless
- temelsiz
Senin suçlamalarının tümü temelsizdir. O masumdur ve biz bunu kanıtlayacağız.
- All of your accusations are baseless. She is innocent, and we will prove that.
Temelsiz spekülasyonlar.
- Baseless speculations.
- baseness
- köpeklik
- B.Sc.
- (Bachelor of science) Fen fakültesi mezunu
- base of
- kaiden
- based
- {s} dayanmış
- based
- temel
İnsanlara milliyet, cinsiyet veya meslek temelinde ayrımcılık yapmayın.
- Don't discriminate against people based on nationality, gender, or occupation.
Hiçbir şey korku temelli saygıdan daha aşağılık değil.
- Nothing is more contemptible than respect based on fear.
- baseless
- Temelsiz, dayanaksız, asılsız
- basely
- alçakça
- bases
- esaslar
- b.sc.
- b, s
- base on
- dayamak
- base upon
- dayandırmak
- based
- tesis edilmiş
- based
- bulunan
Armonk, New York'ta bulunan IBM Şirketi dünyanın en büyük bilgisayar firmasıdır.
- International Business Machines Corporation, based in Armonk, New York, is the world's largest computer firm.
- baseless
- esassız
- baseless
- yersiz
Suçlamalarınızın tümü yersizdir. O masumdur ve biz bunu kanıtlayacağız.
- All of your accusations are baseless. She is innocent, and we are going to prove that.
- baseless
- baselessness asılsızlık
- baseless
- basielessly asılsızca
- baseless
- esası olmayan
- baseness
- rezillik
- baseness
- {i} aşağılık
- baseness
- adilik
- baseness
- {i} alçaklık; alçakça bir davranış
- baseness
- alçaklık
- baseness
- alçaklik
- bases
- esas
- forward operating base; forward operations base
- (Askeri) ileri çalışma üssü; ileri harekatlar üssü