They paid separately.
- Onlar ayrı ayrı ödediler.
Could you wrap them up separately?
- Onları ayrı ayrı sarar mısınız?
We've just spent two weeks apart.
- Biz sadece iki haftayı ayrı geçirdik.
He lives apart from his family.
- O, ailesinden ayrı yaşıyor.
This is important enough for separate treatment.
- Bu ayrı bir tedavi için yeterince önemli.
Tom asked me how long my parents had been married before they separated.
- Tom bana ebeveynlerimin ayrılmadan önce ne kadar süredir evli olduklarını sordu.
That's a distinct possibility.
- Bu ayrı bir olasılık.
He advocated abolishing class distinctions.
- O, sınıf ayrımlarının ortadan kaldırılmasını savundu.
Don't put aside such an important detail.
- Bu kadar önemli bir ayrıntıyı kenara koyma.
Don't put aside such an important detail.
- Böyle önemli bir ayrıntıyı kenara koymayın.
The class was divided into four groups.
- Sınıf dört gruba ayrıldı.
The exam was divided into two parts.
- Sınav iki bölüme ayrıldı.
The buses in Montgomery were segregated.
- Montgomery'de otobüslerin içinde ırk ayrımcılığı vardı.
Sami attended a segregated school.
- Sami ayrılmış bir okula gitti.
The buses left one after another.
- Otobüsler peş peşe ayrıldılar.
She won't leave the room, because she doesn't want to catch another cold.
- O, başka bir soğuk algınlığına yakalanmak istemediğinden dolayı odadan ayrılmayacak.
No nation can exist completely isolated from others.
- Hiçbir ulus diğerlerinden tamamen ayrılmış olamaz.
Sami spent more and more time apart from his wife.
- Sami karısından ayrı olarak, gittikçe daha fazla zaman geçirdi.
I think we should spend some time apart from each other.
- Birbirimizden ayrı olarak biraz zaman geçirmemiz gerektiğini düşünüyorum.
Pay together or separately?
- Birlikte mi yoksa ayrı olarak mı ödenecek?
Could you wrap this separately, please?
- Bunu ayrı olarak sarar mısınız, lütfen?