Tom sık sık Boston'a gider.
 - Tom frequently goes to Boston.
O, ülke dışında olduğu için sık sık Skype kullandı.
 - Because she was out of the country, she used Skype frequently.
Bu çoğunlukla tatilde olur.
 - It happens frequently on vacation.
Tom öğleden sonra çoğunlukla boştur.
 - Tom is frequently free in the afternoon.
Son zamanlarda sıkça depremler yaşamamız beni korkutuyor.
 - It scares me that we have frequently had earthquakes lately.
Yaşayan dil sayısı sıkça tartışma konusu olur ve tahmini sayı beş bin ile sekiz bin arasında değişegelmiştir.
 - The number of living languages is frequently debated and estimates have varied from five thousand to eight thousand.
Toplantılar belli aralıklarla gerçekleştirildi.
 - The meetings were held at intervals.
Ben arkadaşımın evinini aralıklarla ziyaret ederim.
 - I visit my friend's house at intervals.