Significant differences were found.
- Anlamlı farklılıklar bulundu.
The life in the university is significant.
- Üniversitedeki hayat anlamlıdır.
Welcome to a new and more meaningful reality.
- Yeni ve daha anlamlı bir gerçekliğe hoş geldin.
Everyone listened and was very happy, thinking this wedding was both original and meaningful.
- Herkes dinledi ve çok mutluydu, düğünün özgün ve anlamlı olduğunu düşündüler.
Tom gave Mary a meaningful look.
- Tom Mary'ye anlamlı bir bakış attı.
He regards women as disposable pleasures rather than as meaningful pursuits.
- O, kadınları anlamlı bir meşgale olmaktan daha ziyade tek kullanımlık zevk olarak görüyor.
The French language is rich in synonyms.
- Fransızca dili eş anlamlı sözcüklerce zengindir.
You can certainly swim in the lake, but there is no sense in doing so.
- Gölde kesinlikle yüzebilirsin fakat öyle yapmanın anlamı yok.
It doesn't make sense to me.
- Bana göre bir anlamı yok.
Everyone listened and was very happy, thinking this wedding was both original and meaningful.
- Herkes dinledi ve çok mutluydu, düğünün özgün ve anlamlı olduğunu düşündüler.
Her words were completely meaningless.
- Onun sözleri tamamen anlamsızdı.
Where a painting's general sense seems clear, moreover, the exact decoding of its content remains in doubt.
- Bir resmin genel anlamı açık görünse de, buna rağmen, onun içeriğinin tam çözümü şüpheli kalır.
The word ‘antonym’ is antonymous to ‘synonym’.
- Zıt anlamlı sözcüğü eş anlamlı sözcüğünün zıt anlamlısıdır.
You have to read between the lines to know the true intention of the author.
- Yazarın gerçek niyetini bilmek için yazının gerçek anlamını bulmalısınız.
I don't understand what his intentions are.
- Onun niyetlerinin ne olduğunu anlamıyorum.
Some people find it easier to grasp the short-term effects of smoking.
- Bazı insanlar sigaranın kısa vadeli etkilerini anlamayı daha kolay buluyor.
I tried to sound out his views.
- Onun görüşlerini anlamaya çalıştım.
Your thoughts are of no significance at all.
- Düşüncelerinizin hiçbir anlamı yok.
Life is cruel but not pointless.
- Hayat zalim; fakat anlamsız değil.
I think you've missed the point.
- Sanırım konuyu anlamadın.
You're arguing semantics.
- Anlambilim tartışıyorsunuz.
What does this sign mean?
- Bu işaret ne anlama geliyor?
Amnesia means loss of memory.
- Amnezi, hafıza kaybı anlamına gelir.
Eating good isn't synonymous for eating a lot.
- İyi yemek, çok yemekle eş anlamlı değildir.
The words 'small' and 'little' are synonyms.
- Small ve little kelimeleri eş anlamlıdır.
Your detailed explanation of the situation has let me see the light.
- Durumla ilgili ayrıntılı açıklaman benim anlamamı sağladı.
His explanation was too sketchy. I didn't understand it.
- Açıklaması çok baştan savmaydı. Onu anlamadım.
Believing in your heart is more important than understanding with your mind.
- Kalbinden inanmak zihninle anlamaktan daha önemlidir.
Some day you will come to realize the importance of saving.
- Bir gün tasarrufun önemini anlamak için geleceksin.
I don't understand why you hang out with Tom so much.
- Tom'la neden bu kadar çok takıldığını anlamıyorum.
I don't understand why you hang out with her all the time.
- Her zaman onunla niye takılıyorsun anlamıyorum.
Bu kelimenin manası nedir?
- Bu sözcüğün anlamı nedir?
Kelimelerin manası kontekste göre değişir.
- Kelimelerin anlamı içeriğe göre değişir.