People called for an immediate invasion of Cuba.
- İnsanlar Küba'nın acil işgali için çağrıda bulundu.
McKinley demanded an immediate ceasefire in Cuba.
- McKinley Küba'da acil bir ateşkes istedi.
Tom received an urgent message to call his wife.
- Tom karısını araması için acil bir mesaj aldı.
An urgent telegram brought her hurrying back to Tokyo.
- Acil bir telgraf onu Tokyo'ya aceleyle geri getirdi.
In case of an emergency, push this button.
- Acil bir durumda, bu düğmeye basın.
This is an emergency.
- Bu acil bir durumdur.
We have more pressing things to discuss.
- Tartışmak için daha acil şeylerimiz var.
We have something pressing to discuss.
- Tartışacak acil bir şeyimiz var.
Our company is going to be left behind too if we don't create an environment in which we can get instant Internet access.
- Acil internet girişi olan bir çevre yaratmazsak, bizim şirketimizde geride kalacak.