şaşırt

listen to the pronunciation of şaşırt
Турецкий язык - Английский Язык
{f} bewildered
bewilder
{f} amazed

The circus amazed and delighted the children. - Sirkler çocukları şaşırttı ve sevindirdi.

He amazed everyone by passing his driving test. - Sürücü sınavını geçerek herkesi şaşırttı.

{f} confounded
{f} dumfounding
{f} mystified
{f} confounding
{f} baffle

His memory baffles me. - Onun belleği beni şaşırtıyor.

That just baffles me. - O sadece beni şaşırtıyor.

took aback
{f} surprising

Surprisingly enough, he turned out to be a thief. - Şaşırtıcı şekilde, onun bir hırsız olduğu ortaya çıktı.

The number of people who die in traffic accidents is surprising. - Trafik kazalarında ölen insan sayısı şaşırtıcıdır.

dumfound
obfuscate
{f} astonished

The fearful noise astonished anyone coming for the first time. - Korkunç gürültü ilk defa gelen birini şaşırttı.

{f} dumbfounding
{f} puzzle

He was puzzled by the question. - Soru onu şaşırtmıştı.

What puzzled us was that he said he would not attend the meeting. - Bizi şaşırtan şey onun toplantıya katılmayacağını söylemesiydi.

make confused
{f} puzzled

Fadil's reaction puzzled the investigators. - Fadıl'ın tepkisi dedektifleri şaşırttı.

His behavior puzzled me. - Onun davranışı beni şaşırttı.

{f} baffling
bedevil
mystify
{f} dumbfounded
{f} amazing

The fluency of your English is amazing. - Senin İngilizcenin akıcılığı şaşırtıcı.

It's amazing how much trouble Tom is able to get into. - Tom'un başını bu kadar çok belaya sokması şaşırtıcı.

{f} astounded
amaze

I was amazed at his abrupt resignation. - Onun ani istifası beni şaşırttı.

Her cleverness often amazes me. - Onun akıllılığı sık sık beni şaşırtır.

{f} surprise

His words surprised me. - Onun sözleri beni şaşırttı.

It surprises most people to find out that the prison warden is a woman. - Hapishane gardiyanının bir kadın olduğunu görmek çoğu insanı şaşırtır.

flabbergast
{f} nonplusing
{f} bewildering
take aback
perplexed
{f} stumping
astonish

Your ignorance is astonishing. - Cehaletiniz şaşırtıcı.

She was astonishingly beautiful. - O, şaşırtıcı şekilde güzeldi.

{f} astonishing

She was astonishingly beautiful. - O, şaşırtıcı şekilde güzeldi.

The astonishing blow finished the match. - Şaşırtıcı darbe maçı bitirdi.

{f} flabbergasted
dumbfound
confuse

You're trying to confuse me. - Beni şaşırtmaya uğraşıyorsun.

I didn't mean to confuse him. - Onu şaşırtmak istemedim.

taken aback
{f} puzzling

It was puzzling to me. - Benim için şaşırtıcıydı.

I can see how that would be puzzling. - Bunun ne kadar şaşırtıcı olacağını görebiliyorum.

mesmerize
{f} surprised

The news surprised him as much as it did me. - Haber onu, beni şaşırttığı kadar, çok şaşırttı.

Her silence surprised me. - Onun sessizliği beni şaşırttı.

make flustered
nonplus
{f} mystifying
baffled
tookaback
perplex

Sami asked Layla a perplexing question. - Sami, Leyla'ya şaşırtıcı bir soru sordu.

disconcert
takenaback
takeaback
take#aback
şaşır
befuddle
şaşır
surprize at
şaşır
surprize by
şaşır
be amazed at
şaşır
befuddled