You have added a comment, not a translation. To add a translation, click on the «あ→а» icon above the sentence.
- Bir yorum eklediniz, çeviri değil. Çeviri eklemek için, cümle üzerindeki «あ→а» simgesine tıklatın.
I cannot afford a camera above 300 dollars.
- Ben, 300 doların üzerindeki bir kamerayı maddi olarak karşılayamam.
Upon entering the room, he noticed that a candle burned on the desk. He remembered that the candle had not been there before.
- Odaya girmesiyle beraber, masanın üzerinde bir mum yandığını fark etmesi bir oldu. Mumun daha önce orada olmadığını hatırlıyordu.
The blare of the radio burst upon our ears.
- Radyonun sesi kulaklarımızın üzerinde patladı.
I found this on the way to the supermarket.
- Ben bunu süpermarket yolu üzerinde buldum.
An airplane had flown over the mountain.
- Bir uçak dağ üzerinden uçtu.
In the Tokyo stock market, stocks of about 450 companies are traded over the counter.
- Tokyo borsasında, aşağı yukarı 450 şirketin hisse senetleri sayaç üzerinde işlem gördü.
There's a cat on the table.
- Masanın üzerinde bir kedi var.
There is a book on the table.
- Masanın üzerinde bir kitap var.
Tom jumped across the mud puddle.
- Tom çamur birikintisinin üzerinden atladı.
He jumped across the puddle.
- O, su birikintisi üzerinden atladı.
What would happen if two powerful nations with different languages - such as United States and China - would agree upon the experimental teaching of Esperanto in elementary schools?
- Amerika Birleşik Devletleri ve Çin gibi farklı dilleri olan iki güçlü devlet ilköğretim okullarında Esperanto deneysel öğretimi üzerinde anlaşmaya varsalardı ne olurdu?
She fell asleep with her sweater on.
- Kazağı üzerinde uyuyakaldı.
They're working on it.
- Onlar onun üzerinde çalışıyorlar.
I worked on it day after day.
- Her gün onun üzerinde çalıştım.
Tom advised Mary to take some time to think over her options.
- Tom Mary'ye seçenekleri üzerinde düşünmek için biraz zaman almayı tavsiye etti.
We have to think over the plan.
- Plan üzerinde düşünmek zorundayız.
I'm going to speak to you with utmost candor so I want you to take everything I'm about to say at face value.
- Seninle son derece açık yüreklilikle konuşacağım bu yüzden söyleyeceğim her şeyi üzerinde yazılı değerden almanı istiyorum.
Don't dwell on your past failures.
- Geçmiş hatalarının üzerinde durma.
Tom focuses on the positive and doesn't dwell on the negative.
- Tom pozitif üzerinde odaklanır ve negatif üzerinde durmaz.
Vazo masanın üstünde.
- Vazo masanın üzerinde.
Kedi masanın üstünde.
- Kedi masanın üzerinde.