Kardeşler kavga etmemelidir.
 - Brothers should not quarrel.
Dostluğumuz kavgalarımızdan büyük.
 - Our friendship is greater than our quarrels.
Seninle tartışmak istemiyorum.
 - I don't want to quarrel with you.
Lütfen tartışmaktan vazgeçin.
 - Please cease from quarreling.
Bu şekilde bir ağız kavgasına son vermeliyiz.
 - We must put an end to this kind of quarrel.
Ben münakaşaya karıştım.
 - I was involved in the quarrel.
John, eşi ile şiddetli bir tartışma yaşadı.
 - John had a violent quarrel with his wife.
Onun, onunla tartışmaya niyeti yoktu.
 - She had no intention of quarreling with him.
Ben tartışmaya bir son vermek istiyorum.
 - I want to put an end to the quarrel.
Sizin tartışmanızın nedeni neydi?
 - What was the cause of your quarrel?
Tartışma birliğimizi bozdu.
 - Quarrelling spoiled our unity.
Onlar her zaman toplum önünde tartışıyorlar.
 - They are always quarrelling in public.
Tartışma birliğimizi bozdu.
 - Quarrelling spoiled our unity.
Bu şekilde bir ağız kavgasına son vermeliyiz.
 - We must put an end to this kind of quarrel.