Tom onu onunla birlikte sinemaya gitmesi için ikna etti. - Tom persuaded her into going to the movies with him.
Tom onu onunla birlikte sinemaya gitmesi için ikna etti.
Tom persuaded her into going to the movies with him.
Ben, bir doktorla görüşmesi için onu ikna ettim. - I persuaded him to consult a doctor.
Ben, bir doktorla görüşmesi için onu ikna ettim.
I persuaded him to consult a doctor.