Yaşlı adam acı bir şekilde gülmeye başladı.
 - The old man started to laugh sadly.
Film öyle acıklı idi ki herkes ağladı.
 - The movie was so sad that everybody cried.
Ne kadar hüzünlü ve acıklı!
 - How sad and pathetic!
Film öyle acıklı idi ki herkes ağladı.
 - The movie was so sad that everybody cried.
Bu öylesine hüzünlü bir hikaye.
 - This is such a sad story.
Bana böyle hüzünlü bakma.
 - Don't give me such a sad look.
Birdenbire çok hüzünlendim.
 - I suddenly became very sad.
Bu öylesine hüzünlü bir hikaye.
 - This is such a sad story.
Chris, Beth'in değerli kol saatini bulamadığını duyduğunda üzüntüsünü gizleyemedi.
 - Chris could not conceal his sadness when he heard that Beth had been unable to find his valuable watch.
O, bana üzüntülü şekilde baktı.
 - She looked sadly at me.