Seni çıkarmak istemiyorum.
 - I don't want to put you out.
Sana bir zahmet çıkarmak istemiyorum.
 - I don't want to put you to any trouble.
Canlı bir ıstakozu kaynar su dolu bir kaba atmak acımasızca.
 - It's cruel to put a live lobster into a pot of boiling water.
Belki onu başımdan atmak için bir şey yaptım.
 - Maybe I did something to put him off.
Ben geçmişi arkamızda bırakmak istiyorum.
 - I'd like to put the past behind us.
Hayatının onun ellerine bırakmak istediğinden emin misin?
 - Are you sure you want to put your life in her hands?
Gitmeden bir şeyler atıştırmalısın.
 - You should put something in your stomach before you go.
Sabit bir biçimde durarak elinden gelenin en iyisini yapmaya çalıştı.
 - Sitting still he tried to put his best foot forward.