He often eats breakfast there.
- O, kahvaltısını sık sık orada yer.
There was a castle here many years ago.
- Yıllar önce orada bir kale vardı.
Those who dig a grave for others will fall therein.
- Başkaları için mezar kazanlar orada düşerler.
That boy over there will be Tom's brother.
- Oradaki erkek çocuk Tom'un erkek kardeşi olmalı.
You can see a white tower over there.
- Orada beyaz bir kule görebilirsin.
My mother is out there.
- Annem orada dışarıdadır.
Something's definitely out there.
- Kesinlikle orada bir şey var.
When I got to the office, I had tons of work waiting for me. I was running around like a chicken with its head cut off.
- Ofise vardığımda, beni bekleyen bir sürü işim vardı. Kafası kesilmiş bir tavuk gibi oradan oraya koşuşturuyordum.
There was nobody under 30 around.
- Orada 30 yaşın altında hiç kimse yoktu.
Both ladies received me very graciously; but I was wholly unprepared for so much beauty as I discovered in Ora Doveton;.