Eğer şimdi başlarsan vaktinde varman gerekir.
- You ought to be on time if you start now.
Tom her zaman vaktinde gelmez fakat Mary genellikle gelir.
- Tom doesn't always arrive on time, but Mary usually does.
Tom tam zamanında geldi.
- Tom arrived precisely on time.
Oyun tam zamanında başladı.
- The play began exactly on time.
Onların zamanında geleceğine inanabilirsin.
- You can rely on their coming on time.
Zamanında olmak istiyorsan, 11:00'e kadar orada olmalısın.
- If you want to be on time, you should be there by 11 o'clock.
Sonuçta istasyona koştum ve bir şekilde tam vaktinde oraya ulaştım.
- In the end I ran to the station, and somehow got there on time.
The train arrived on time for the first time this week.
... But over time, if we're chronically, repetitively in ...
... These people work on data all the time, 9:00 to 5:00. ...