Yanımda çok param yok.
- I don't have much money on me.
Mektup şimdi yanımda değil.
- I don't have the letter on me now.
Tom ve Mary onu kendi kendilerine yapıyorlar.
- Tom and Mary are doing that on their own.
Her gün onun üzerinde çalıştım.
- I worked on it day after day.
Büyük anlaşmazlıklara karşı zorlu bir mücadeleden sonra, onlar nihayet şirketi tekrar kendi ayakları üzerinde durdurdular.
- After an uphill struggle against great odds they finally got the company on its feet again.
beers on me - biralar benden.
... a new chance to support their families in fact this week many will come to the ...
... And basically their business model ...