Düşünmek için zamanım yoktu. Kanaate dayalı karar almak zorundaydım.
- I didn't have time to think. I had to make a judgment call.
Sadece merhaba demek için arıyorum.
- I'm just calling to say hi.
O bana bir yalancı demekten geri kalmadı.
- He as good as called me a liar.
Tom beni dün sabah saat dokuzda aradı.
- Tom called me yesterday at nine in the morning.
Bu öğleden sonra beni ara.
- Call me this afternoon.
Tom Mary'yi ona geç kalacağını söylemek için aradı.
- Tom called Mary to tell her he'd be late.
Tom geç kalacağını Mary'ye söylemek için aradı.
- Tom called to tell Mary that he'd be late.
Bir gün seni ziyaret etmek istiyorum.
- I would like to call on you one of these days.
Her şeyden önce, Jim'i ziyaret etmek zorundayım.
- First of all, I have to call on Jim.
... We come across the Bering Land Bridge from Siberia to North America. ...
... from domesticated food that this land area, ...