Onu başka bir şekilde söyle.
- Say it in another way.
Bir şiiri başka bir dile çevirmek zordur.
- It is difficult to translate a poem into another language.
Tom resme bir daha baktı.
- Tom took another look at the picture.
Buna bir daha bakmanı istiyorum.
- I'd like you to take another look at this.
Oldukça farklı bir nedenden dolayı ona yazdım.
- I wrote to him for quite another reason.
Bir kelime başka dilden ödünç alındığı zaman, sık sık aynı anlama sahip olarak başlar; ancak her iki dilde de sürekli kullanımı ile, şimdi ayrı kelimeler farklı çağrışımları artırabilir.
- When a word is borrowed from another language, it frequently begins by having the same meaning; but with continued use in both languages, the now separate words may accrete disparate connotations.
Ayrıca başka bir nedeni vardı.
- There also was another reason.
Öncelikle, beş parasızım, ayrıca, zamanım yok.
- For one thing, I'm penniless; for another, I don't have the time.
Bu kitabı başka bir tanesiyle değiştirmek istiyorum.
- I'd like to exchange this book for another one.
Lütfen bana başka bir tane daha gösterin.
- Please show me another one.
Lütfen bana başka bir tane daha gösterin.
- Please show me another one.
Size bir tane daha alabilir miyim?
- Can I get you another one?
Başka biri oldum gibi hissediyorum.
- I feel like another person.
Sen kendi suçlarını hatırladığında, başka birininkini unutursun.
- When you remember your own crimes, you forget another's.
On dakikalık bir başka yürüyüş bizi kıyıya getirdi.
- Another ten minutes' walk brought us to the shore.
Şanslı bir ruh seni terk ettiği zaman, bir başkası seni alır.Ben az önce bir iş sınavını geçtim.
- When one lucky spirit abandons you another picks you up. I just passed an exam for a job.
Bir ağaç ölürse yerinde bir başkası yetişir.
- If a tree dies, plant another in its place.
Bunu sevmedim. Bana bir başkasını göster.
- I don't like this. Show me another.
Her ev diğerine yakındır.
- Each house is near another.
Söz vermek bir şeydir, ve diğeri yerine getirmektir.
- It is one thing to promise, and another to perform.
Fadıl asla başka birisine zarar veremez.
- Fadil can never hurt another person.